Son yıllarda çokça merak ve ilgi konusu olan “çekim gücü” hayallerimize ulaşma aracı olarak kimimiz için harika deneyimler yaşattı, kimimiz için yalan oldu desek yeridir. Peki, çekim gücü çalışmaları, neden bazı insanlar için istedikleri sonuçları getirirken bazılarına getirmedi? Eğer bir sistem çalışıyorsa herkes için çalışmalı öyle değil mi ☺ Yoksa bazıları küçük ama önemli bir ayrıntıyı atlamış olabilir mi? Mesela hayalleri doğrultusunda seçimler yapmak yerine korkuları doğrultusunda seçimler yaparak çekim gücünü istemediği yönde harekete geçirmek gibi…

Hayaller derken, “keşke olsa” dediğimiz zayıf, umutsuz hayallerden bahsetmiyorum. Ciddi anlamda hedefe dönüşebilecek hayallerden bahsediyorum. Hedefe dönüşebilmesi için hayalimizi 4 basamaktan geçirebilmeliyiz. 

– Bu hayalin gerçekleşebilme olasılığı var mı, mümkün müdür? EVET

– Ben bu hayali gerçekleştirebilecek bilgi, beceri ve yeteneğe sahip miyim? (Eksik olanları da tamamlayabilir miyim?)  EVET

– Bunu yaşamayı, elde etmeyi hak ediyor muyum? EVET

– Harcayacağım zaman ve emek bu hayale (hedefe) değer mi? EVET

İşte, bu basamakları onaylayarak geçtikten sonra KARAR ANI geliyor. Kaderin çizildiği kader anı. Artık kararınız, kaderiniz olacak. Hayaliniz her ne ise; yirmi kilo vermek, müdür olmak, şirket kurmak, meslek değiştirmek, boşanmak, sağlıklı yaşamak, mutlu ve kendiyle barışık bir insan olmak olabilir -ki bu umarım bir gün herkesin kararı olur- Dikkat ederseniz “istek” demiyorum; “karar” diyorum. Çünkü ciddi anlamda karar verdiğimizde artık kendimizi hedefimize giden yola adamış oluruz. Ve işte tam da bu noktada çekim gücünü tetikleyecek seçimlerimiz değişmeye başlayacak. Artık kazanan, yapan, başaran, değişen… biri olarak seçimler yapacağız. 

Karar vermemiş sadece isteklerde kalmışsak; seçimlerimiz korkularımız tarafından sinsice yönetiliyor ve biz bunun farkında bile olamayabiliyoruz çoğu zaman. Ve seçimlerimizin gücü bambaşka bir çekim gücü oluşturuyor çünkü içsel durumumuzu yansıtan seçimler yapıyoruz. Örneğin başaramamaktan korkuyorsak durmayı ya da kaçmayı seçiyoruz ya da küçük oynamayı. Beğenilmemekten korkuyorsak kendimizi gizlemeyi, geri planda kalmayı seçiyoruz. Zayıflayamamaktan korkuyorsak bahanelere inanmayı seçiyoruz. Yalnız kalmaktan korkuyorsak özsaygımızı ve özdeğerimizi iyice yitirmemize sebep olan evliliğin içinde kalmayı seçiyoruz. Hayatımızı değiştirmek için sorumluluk almaktan korkuyorsak kurban rolünü oynamayı seçiyoruz. İş bulamamaktan korkuyorsak iş yok diye miskin miskin yatmayı ya da sosyal medyadan sataşmayı seçiyoruz… Kendi aklımızın yetersizliğinden ya da hata yapmaktan korkuyorsak başkalarının aklını kullanmayı seçiyoruz. Seçiyoruz da seçiyoruz, bir şeylerden vazgeçtiğimizde bile başka bir şeyi seçiyoruz ama farkında değiliz.  Tıpkı zayıflamak isterken diyet yapmaktan vazgeçtiğimizde yemeyi ve kilolu olmayı seçtiğimiz gibi. Böylece ne kadar istersek isteyelim o güzel hayallere giden yolun tam tersinde yaptığımız korku seçimlerinin sonucunu yaşıyoruz. İşte çekim alanın işe yaramadığını ya da beceremediklerini söyleyen insanlar, tam da bu noktayı gözden kaçırıyorlar. Çekim alanı parmak şıklatıp sipariş verince oluşmuyor; bizim içsel durumumuzla oluşuyor. Hayalimizin olacağına inanıyoruz, yapabileceğimize inanıyoruz, hak ettiğimize inanıyoruz ve yola çıkmak için bir karar veriyoruz. Karar veren insan, artık seçmiştir, ne olacağını, kim olacağını seçmiştir ve her gün seçimlerini aynı yönde tekrarlar. Hayallerimiz doğrultusunda her gün yaptığımız seçimler bizi yolda tutar ve hayatımızı şekillendirir. Her zaman hatırlayalım ki hayat ara sıra seçtiklerimizle değil düzenli olarak yaptığımız seçimlerle şekillenir. Bunun için de önce bilinç seviyemizi değiştirmeyi seçmeliyiz.

İnsanın kendi hayatında istemediği sorunların oluşmasına ya da sorunlarının çözülmemesine nasıl katkı sağladığını görmesi için seçimleri üzerinde gözlem yapması muazzam bir farkındalık kazandırır. Mesela bu ay elinizin üstüne her gün “S” harfi çizerek bu çalışmayı yapabilirsiniz. Bu “S” harfi, sık sık az önce neyi seçtiğinizi ya da şu an neyi seçmek üzere olduğunuzu fark etmenizi sağlar. Aynı zamanda bu seçimin gücünü de kolayca fark edebilirsiniz. Size katkı sağlayan bir güç mü yoksa sizi aşağı çeken, hayallerinizden uzaklaştıran bir güç mü? Bu neyin korkusu, neyin korkusuyla seçim yapıyorsunuz? Sizden bir şey istendiğinde aslında “hayır” demek isterken (kendinize olan özsaygınızı korumanız ya da amacınız doğrultusunda gidebilmek için) “evet” demeyi seçiyorsanız; size hangi korku bu seçimi yaptırıyor olabilir? Sevilmeme korkusu, dışlanma korkusu, onların gözünde kötü insan olma korkusu… Her neyin korkusuysa bu, onun seçimi ve bu seçimin gücü gerçeğiniz olmaya devam edecek; ta ki siz hayalleriniz doğrultusunda bir karar verip seçimlerinizi değiştirene kadar. 

Seçimlerinizin gücünün korkularınıza mı yoksa hayallerinize mi hizmet ettiğinin farkındalığında yaşadığınız bir ay olsun.

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı & Profesyonel Koç

www.arzubiyiklioglu.com

instagram @arzu.biyiklioglu

www.facebook.com/arzubiyikliogluofficial

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.