Geçmişime bakıyor, böyle olduğum zamanları hatırlıyorum. Kapıyı zorlayanlardandım ben de. Bana illa bu kapı açılsın diyenlerden. Sonra bıraktım zorlamaları. Olan oluyordu nasılsa. Farkettim ki, bazen birkaç kapı sonra o kapı açılıyor; zamanı gelince açılıyor; sen hazırsan açılıyor… Bazen  kapı açık sen göremiyorsundur, bazen de o kapıya tuhaf yerlerden içeri girmeye çalışıyor olabilirsin; tokmak arıyorsun, istediğin gibi bir kapı olsun istiyorsun…

Geçtiğimiz günlerde İzmir’deyken bir bayan instagram’dan yazdı:

– “3.gözü açık birini nasıl bulurum?”
Ciddi mi, yoksa dalga geçmek için mi yazıyordu tereddütüyle sordum.
– “Niçin arıyorsunuz?”
– “Artık dayanamıyorum intiharın eğişiğindeyim… “
– “Lütfen o eşikten geri dönün…”
Yazışmaya başladık ama hiç uygun ortamda değilim. Bir bardayız, uzun zamandır görüşmediğim arkadaşlarımla buluşmuşuz… Herkes bir soru soruyor, müzik sesi, insan sesi, “şerefe” sesleri…
– “Yarın görüşsek olur mu? Hiç uygun yerde değilim. Siz erteleseniz biraz daha eğişe yaklaşmayı. Haydi biraz geri gidin lütfen”
– “Olur” dedi.. İyi akşamlar bile diledik birbirimize…
Ertesi gün de dönüş yoluna çıktım, şarjım bitti… Eve gelince yazdım kıza…
– “Uygunum haydi konuşalım”… Cevap yok.. Sonra işe güce daldım derken yine kız aklıma geldi. Kaç gündür yazmıyor.
– “Neredesiniz, umarım düşündüğünüzü yapmadınız? Telefonum şu, lütfen arayın beni.”
Cevap yok. Canım sıkılmaya başladı. Geç mi kalmıştım acaba? Bağlantımız, birbirimizle yazışmamız bu kadar olsa da, ufaktan ufaktan suçluluk duygusu sarmaya başladı beni.
Dün telefon bildirimlerinde kızın adını gördüm. “intihar etti” yi okudum. O kadar üzüldüm ki, mesajı açamadım. İçimdeki  suçluluk duygusu coşmaya başladı. Demek ki eşiğe çok yakındı. Ben niye onunla konuşmadım? O gün şöyle yapsaydım, böyle olsaydı derken bir anda keşkeler sardı düşüncelerimi. Ben kızla konuşurdum ama saat geçti, iki bira içmiştim ve çok içen biri olmadığım için de hemen etki etmişti. Ortam hiç uygun değildi. Konuştuklarımız havada kalabilirdi. Kız çok hassas bir zamanındaysa bir kelimem dahi onu incitebilirdi… Ve hiç tanımadığım biriydi.
Ben suçluluk duygusuyla debelenirken “keşke yok” düşüncesini yakaladım ve hemen sıyrıldım bu duygudan. Varsayımlardan giderek kendimi helak etmeyi bıraktım. Tam bu sırada telefon bildiriminde onun hesabından bir not daha geldi. O zaman açtım doğru dürüst mesajlara baktım. Meğer intihar etmiş ama kurtarılmış, bir saat önce de yoğun bakımdan taburcu edilmiş. Ah be yavrum ya!
Yine 3.Gözü açık birini arıyor. Dedim ki;
– “Birinin üçüncü gözünden ziyade önce senin 3. gözün açılmalı… Elimden en gelirse yapmak isterim.”
– “Evet ama şu an hiçbir şekilde geleceği göremiyorum” diyor… Haklı, o kadar sorunun için de kalmış ki, bu yüzden 3.gözü açık birine ihtiyacı var.
Şimdilik yazışıyoruz. Elini uzatınca tutmaya hazırım, elim havada…
Aslında kız doğru yolda, bir terapiste ihtiyacı var. Üçüncü gözü açık kişiler; psikiyatristler, psikologlar ve bu konuda eğitim almış diğer dal terapistler de dahil, kişiler böylesi çıkışsız kaldıklarını düşündükleri durumlarda sorunun içinde debelenirken ona kapıları gösteren kişilerdir. Çok kapı vardır aslında ama bu durumdaki kişi istediklerinin illa istediği şekilde olmasını istediği kapıyı zorlar…
Geçmişime bakıyor, böyle olduğum zamanları hatırlıyorum. Kapıyı zorlayanlardandım ben de. Bana illa bu kapı açılsın diyenlerden. Sonra bıraktım zorlamaları. Olan oluyordu nasılsa. Farkettim ki, bazen birkaç kapı sonra o kapı açılıyor; zamanı gelince açılıyor; sen hazırsan açılıyor… Bazen  kapı açık sen göremiyorsundur, bazen de o kapıya tuhaf yerlerden içeri girmeye çalışıyor olabilirsin; tokmak arıyorsun, istediğin gibi bir kapı olsun istiyorsun…
Olur hepsi olur da, kafan karışıksa tüm kapıları kapalı görürsün! Aslında evrendeki tüm kapılar sana açıktır. Kapı önünde, tokmak elindedir… Her zaman…
Güler PINARBAŞI

Regresyon ve Progresyon Terapisti. Hipnoz Uygulayıcısı

Özel Danışmanlık Talebiniz İçin > +90 536 214 0838

   

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.