Geçen gün bir danışanla randevulaştık. Epey önce bir yazışmışız ve sonunda karar vermiş, randevu aldı, geldi. Çalışmak istediği konu; regresyon, yani geçmiş yaşamını merak ediyor… yani bundan önceki yaşamlarını. Bir erkek, 36 yaşlarında. Üniversite mezunu, düzgün tipli biri.

Ben bu istekle gelenleri önce vazgeçirmeye çalışanlardanım. “Geçmiş geçmiştir cancağızım, biz, gel  şimdiye bakalım” diyenlerden ama geçmişe takılı olanlar orayı net görmeden bugünlere gelemiyor ne yazık ki. Geçmiş sana şimdiyi yaşatmıyor, paçandan çekiştiriyor sürekli. Aynı yollardan geldiğim için onları anlayabiliyorum. Regresyon ise daha da geçmişe bakmaya yönelik bir konu. Bu yaşamdan daha da önceki yaşamlara… Git gidebildiğin kadar. Yani reenkarnasyon konuları, inananlardan olmak da lazım…

Şimdi bu arkadaşla yaptığımız çalışmayı anlatacağım. Çünkü bazı çalışmalar enteresan gelir ve bana da öğretir., ayna tutar, beni de sifalandırır. Bu da öylesi bir çalışmaydı. İlla regresyon seansı isteyen bu arkadaşla başladık muhabbete;

“Bir sorunun var mı? 
“çoook”
“Peki önce sorunlara baksak, en önemlisini çözsek”
“Onları çözeriz ama ben önce regresyon konusunu anlamak istiyorum.”
“Peki, sorununla alakalı bir konu var mı?”
“Yok”
“Ama sen de bana hiç ipucu vermiyorsun””…
“…
 
Genelde regresyon konusunda bu yaşamındaki sorunlar bittikten sonra girmek isteyenlerdenim. Malum bu konunun da magazinel tarafı var. Benim önem verdiğim bir konunun, şimdilerde dizilerde mizah adına ziyan sefil işlenmesine üzülüyorum. bir terapist arkadaşım demişti ki; “Üzülme, ben yıllardır anneme ne yaptığımı anlatamadım o dizi yüzünden ne yaptığımı sonunda anladı”. Evet dolaylı da olsa işe yaramak demek bu herhalde.
 
 
Gördüğünüz gibi biz bu arkadaşla biraz inatlaştık. Ben bildiğim gibi yemek yapmak istiyordum o da istediği gibi  yemeği yapmamı. Haklı ya da haksızlığından ziyade benim içim diretiyordu. Para ve zaman ayıracaktı tamam ama ben de emek…  Ben bu tüm harcananların hepsinin bir fayda üzerinden gerçekleşmesine inat ederken, o da anlaşamadığımız için çok uzaktan gelmiş olmasına rağmen vazgeçmeye meyletti. Ben de! 
“O zaman çay içelim mi?” dedim,
“Olur” dedi…
 
Gerçekten müthiş sabırlıyım böylesi durumlarda. İçimde inat eden terapiste baktım, inatçı danışan da kendisine. Dedim ki;
“Sen merak ediyorsun da, ben zaman kaybetmek istemiyorum, çünkü tanımadığım bir insanın merak ediş için gelmesi daha önceden tatsız duygular yaşattı bana. İnandığım bir konuyu deneme ortamına sokmak istemiyorum… Dedi ki;
 “Bir sakıncası var mı, tehlikeli mi mesela?” O, olaya başka açıdan bakıyor hala…
 “Değil, sadece sizin için para ve zaman kaybı olabilir.”
“Olsun/ Ben öncelikle bu konuyu anlamak istiyorum, diğer çalışmaları da yapacağız sizinle. Çünk] bir süredir sizi araştırdım da geldim. Mesela geleceğe yönelik çalışmanız da var; progresyon (gelecek yaşam terapisi) ama benim gelecekle ilgili şimdilik bir merakım yok, üstüne para verseniz de şu an istemem. Benim işim geçmişle!”
“ilginç benim ise önemsediğim konu ise gelecek. Asıl önemli olan yaşadığımız şimdinin kalitesi ve geçmiş, adı üstünde geçmiş!”
 
Neyse birlikte bir bardak çay içmek iyi geldi ikimize de. O beni, ben onu ikna ettim. Kendisi hakkında hiç bilgi vermeyen bir danışanla haritasız bilinç dışına yolculuk yaptık. 4 yaşam geriye gittik. Enteresan geldi ikimize de… İkimiz de faydalandık durumdan.
 
Gözlerini açtığında “ağladım mı ben?” dedi. Gözyaşları dışarı akmamıştı ama gözleri kıpkırmızıydı, içine içine ağlamıştı… Terapi olmayınca böyle. Sadece bakıyor… Film izler gibi… Ne yapalım kendi istedi?
 
Sonrası mı? 
Eee bu onun özeli… Bizde yaşanır ama paylaşılmaz 🙂 
geçmiş yaşama gidip görmek

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.