Her neyi ve nasıl yaşamayı seçerseniz, hayatınıza onu çekersiniz. Ve aslında sizler, neye direnç gösterirseniz, direndiğiniz şeye dönüşürsünüz.

Sibel EŞİYOK

 

Birçoklarınız, “evrene mesaj yolluyorum, bana cevap gelmiyor” veya  “bir türlü istediğim kadar parayı kazanamıyorum”, “çok istemek yetmiyor, istedim olmadı” dediğiniz cümleler kurdunuz ve farklı birçok konuda umudunuzu kaybetmiş durumdasınız. Durum böyleyken, bazı alt başlıkları açmamız gerektiğini düşünüyorum. Neden olmuyor, neden olmadı. Peki, bunları dilerken, olacağına inandınız mı? Gerçekten inandınız mı?

Bir de başka bakış açısı geliştirelim, hasta olmak istemiyorum diye evrene mesajlar yolladığını söyleyen bir dostum bana sürekli hasta olduğundan bahsetmişti. Neden çalışmıyor bu sistem diye söyleniyordu. Her sabah uyanıp hasta olmak istemediğini söylüyordu hâlbuki. Evren siz neyi seçerseniz peki der, durumun olup olmamasına, oluşu temsil eden olumsuzluk eklerine bakmaz. Hasta olmak istemiyorum değil, sağlıkta kalmaya niyet ediyorum diye düzelttik cümlesini, dostumun. Bir dipnot: Hasta olma korku ve enerjisini besleyerek değil, gerçekten sağlıkta kalacağımıza inanarak söyleyeceğiz niyetimizi. Hatta o frekansa geçeceğiz. Sihir bu kadar basit işte…

‘’Önündeki tek engel yine sensin’’

Spritüel yolculuğuma ilk başladığım günlerde, “dışarıda kimse yok” dediklerinde anlayamamıştım, bunun ne anlama geldiğini. Ne demek dışarıda kimse yok, bu insanlar, olaylar nedir o zaman, diye sorgulamıştım. Katıldığım her seminer, eğitim ve atölye çalışmalarında tekrar tekrar duyduğum “dışarıda kimse yok” cümlesi ve tabi artık patlayan iç ses:  Ne demek “Dışarıda kimse yok”.

Sonradan öğrendim, evet dışarıda kimse yokmuş, hepsi benim bakış açımmış. “Aşağıda nasılsa, yukarıda da öyledir” ve içimde ne varsa, dışarıda beslediğim ve gördüğüm de odur. Tüm mesele, odak noktanızdır. Yani siz neyi odak noktanız yapıyorsanız aslında onu bilinçli ya da bilinçsiz hayatınızada onu çekeceksiniz, tüm yasalar böyle çalışıyor çünkü.  Eğer evrene , “çok param olsun” deyip toplam beş dakika dilek ve istekte bulunup, geriye kalan 23 saat 55 dakikada para hakkında düşünceleriniz olumsuz seyir ediyorsa, o para size gelmeyecektir (uyku saatlerinizi de ekledim, çünkü bilinçaltı hiç susmaz). İnsanlar şu ara, en çok para istediklerinden bu örneği verdim. “Para kötüdür, para kirlidir, para zor kazanılır, zaten bana gelmez, gelse de hemen gider” gibi bilinçaltı kodlarınız varsa ki, muhtemelen var, o dileğinizekavuşmanız sizin için imkânsız, farkında olmadan tam tersini seçiyorsunuz çünkü. Aşkta da durum aynıdır, çocuklarınız için yaratımlarınızda da. Tabi bu arada evren, sizin söylediklerinize değil frekansınıza bakacaktır.

Durumun gittikçe sarpa sardığının farkındayım, bir tane olumlu cümle yazmamış gibi dursam da, bunlar sizin bilinçaltı kodlarınız, birinin durumu sesli seslendirmesi gerekiyordu, gülücük. Çözüm; ol enerjinde var olabilmek, enerjinizi yükseltmek ve seçimlerini bilinçli yapmaktır.

Peki, nedir bu “Ol enerjisi”? “İnanç, dağları yerinden oynatır” ve “İnancın önünde hiçbir şey duramaz”.İnanır, şüphe duymazsanız ve dileğiniz olmuş gibi, geriye yaslanırsanız, ol enerjisine geçmişsiniz demektir. İçin rahatsa, doğru yoldasın demektir. Tüm sır kendiniz gibi olmanızda saklıdır. Kendiniz gibi olmadığınız zamanlar, rahat olamazsınız. Siz rahat olmadığınızda ise bütüne ve öz değerinize katkınız yoktur, içeride savaş başlar ve dışarıda da. Rahat olmadığınız anlarda emin olun kendi hayrınıza bir oluş seçmediniz. Evrenin size uyarısıdır bu aslında, fark etmenizi dilerim. Ben hiçbir şey yapmamayı seçiyorum deseniz bile burada da kayıtsız kalmayı seçmiş olursunuz, bilinçli ya da bilinçsiz olarak.

Şüphe ise sizi denizde boğan, panik atağınızdan başka bir şey değildir. “Eyvah olacak mı, nasıl olacak, ya olmazsa, yok canım yarattım ama o kim ben kim, diye şüphe bilincine geçtiğiniz an”… Evren size yine peki diyecektir, sen yeter ki iste. Ve vermeyecektir beş dakika yaratım yaptığınız, 55 dakika da tersine çalıştığınız seçtiğinizi sandığınız o hayalinizi.  Düzeltelim, dileğinizin tersine çalıştığınız her durumu size getirecektir. İşte size en kolay biçimde ifade edebileceğim seçim yasası (farkında olmadan seçtikleriniz). Hangi frekansta seyir ediyorsan, o gelecektir sana. Seçimlerinizi ne şekilde yaşayacağınızı yaydığınız titreşimle doğru orantılı olarak söylemiş olursunuz, evrene. Durum bu kadar basittir aslında.

Ol enerjisini bana göre eksiksiz tarif eden üstat Albert Einstein’in dediği gibi; “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir. Bu fiziktir.”

Zaman zaman dostlarıma sorarım; ne olmasını istiyorsun, aslında neyin olmasını istiyorsun ya da hey neyi yaşamayı seçiyorsun bugün, diye. Hepimiz aynı koşullarda yaşamıyor olabiliriz. Ve fakat bu koşullara nasıl tepki vereceğimizi seçebiliriz. Öfke anında, derin nefesler alıp saymaya başlıyor musunuz yoksa saatli bomba gibi patlayıp yerle bir ediyor musunuz etrafınızı? Sonsuz olasılıklar içinde, koşullara verdiğiniz tepkiler ile neyi yaşamayı seçtiğinizi fark edebiliyor musunuz o anda?

Peki, siz öyle demek istemediniz değil mi? Yaşam yolunuzda gideceğiniz yönü siz seçersiniz. Dolayısı ile hiç birimiz kurban değiliz aslında, neyi seçtiysek o oldu. Eski kalıplarımızı ne kadar erken fak edip iyileştirmeye başlarsak seçimlerimiz o kadar genişliyor ve büyüyor. Oradan oraya savrulmak yerine seçimler yaparız ve sonuçlarını yaşarız. Bu sayede hayatımızın sorumluluğunu almayı öğrenmiş oluruz ve hatırlarız: Biz seçtik. Yine aynı noktaya döndük. Dışarıda kimse yok, hepsini biz seçtik. Tüm olana izin verdik. İzin vermeyi seçtik.

Durum böyle olunca, sevgi dışında hiçbir gerçek değil gibi geliyor bana. Kızmaya, kırılmaya, incinmeye ve yorulmaya. Hepsini biz seçtik. Ne mutlu bize! Bu yaşadığımız hayat tamamı ile bizim eserimiz. Her ne iseniz, aslında. Onu seçtiniz ve hayatınıza onu çekeceksiniz. İnsan, doğası gereği, kendine bakmadan, kendi aynasına bakmadan karşısındaki durumu, olayı ve kişiyi eleştirmeye, yargılamaya bayılır (dönüşmesine niyet ediyorum, her birimiz için). Sonra yargıladığınız o durumun, olayın içinde buluruz kendimizi. O eleştirdiğiniz kişinin de yaptığının bin katını yapmaya başlarız. Sonrası ahlar ve vahlar.“Hey, bu benim başıma neden geldi”. Sen istedin dostum.  Sen seçtin. Evrenin bu anlarda muzipçe gülümsediğini hayal ederim ve şöyle dediğini düşünürüm; Dedik ya, “Sen yeter ki iste”. Yargıladığın an, kurban olmayı seçtin. Oysa “Dışarıda kimse yok”. Hepsi senin bakış açın, o değişince dünyan değişecek. Anahtar elinizdedir, kalp ise mühürdür. İstediklerinizi, yaratımlarınızı kalp ışığınızı yakarak, kapıyı açacaksınız. Gücünüzü elinize aldığınız an, dönüşüm başlayacak ve hayatınıza mucizeler akacaktır. Kulağa hoş geliyor değil mi? Haydi, o halde seçelim bunu ve ol enerjisine geçelim.

Bu muhteşem yolculuğa hazır mısınız?

Ben hazırım ve hazır olmayı seçtim bile.

Çünkü biliyorum.

Tüm evren, “sen yeter ki iste” üzerine kurulmuştur.

Sen yeter ki iste…

Peki, siz ne olmasını istiyorsunuz bugün?

 

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.