Her yaştan çocuk ölüme yakın deneyim yaşayabilir. Yeni doğanla ve bebekler de buna dahildir. Konuşmaya başlar başlamaz söyledikleri, ölüme yakın hallerin sarsıcı gerçekliğine aşina olmayan ya da hazırlıksız yakalanan anne babaları bir hayli şok edebilir.

Ölüme yakın deneyimler yaşayan 3000’den fazlar yetişkin ve 277 çocuk üzerinde yaptığım bir araştırmaya dayanarak, çocukların yaşadığı senaryoların büyük çoğunluğunun (yüzde 76) basit olduğunu söyleyebilirim. Sevgi dolu hiçlik, dost canlısı karanlık, özel bir ses, bedendışı deneyim, bir çeşit ziyaret gibi bir ila üç unsurdan oluşurlar. Çocuk ergenliğe yaklaştıkça daha uzun ve daha karmaşık olaylar yaşama ihtimali artar. Yine de çocuklar kaç yaşında olursa olsun, cehennemvari senaryolardan cennetvari senaryolara uzanan geniş bir yelpazenin yaşanması mümkündür. Örneğin ürkütücü bir deneyim yaşayanlar içinde karşılaştığım en küçük çocuk, deneyimini dokuz günlükken yaşamıştı. Hepimiz “mucize bebeklerin” ilham verici ve yüreklendirici öykülerini dinlemekten memnun oluruz. Ne var ki bu memnuniyet içerisinde, çocuğun başına gelenlere onun gözleriyle bakabilmeyi tamamen unuturuz. Ölüme yakın deneyimler yaşayan çocukların yüzde 57’si büyüğünde uzun ömürlü ve büyük oranda mutlu bir evlilik sürdürmektedir. Buna karşılık ölüme yakın deneyimler yaşayan yetişkinler, deneyim sonrasında dengeli ilişkiler kurma ya da yürütme konusunda muazzam güçlüklerle karşılaşmaktadır. Çocuklar, yetişkinlerden farklı şekilde akıl yürüttükleri açık ve basit bir sorundur. Çocuklar, neden ve sonuç ilişkisini göz önünde bulunmayarak dürtüleriyle hareket etme eğilimindedir. Böylelikle yüksek oranda alkolizm ve yüzde 21’lik intihara teşebbüs oranı karşımıza çıkar. Öldüğünde karşılaştığı ışıktan varlıklara yeniden kavuşmak için ölmek ve geri dönmek, bir çocuğa son derece mantıklı gelebilir.

Bu onlar tarafından kendi kendini yok etmek olarak algılanmaz. Mantıkları şunu söyler: “Nefes alıp vermiyorken o harika yerdeydim. Nefes alıp vermeye başlayınca orası kaybolup gitti. Geri dönebilmek için nefes alıp vermemeliyim.” Ebeveyn ve çocuk arasındaki bağ başlangıçta oldukça güçlüdür. Bu çocuklar aileleriyle birlikte olmayı ister. Aralarındaki bağ, defalarca geri dönmelerini sağlar. Genellikle şöyle karşılıklar verirler: “Babama yardım etmek için geri döndüm.” ya da “Annem ağlamasın diye geri döndüm.” Ebeveyn ve çocuk arasındaki bağ, çocuk hayata geri döndükten sonra incelmeye ya da kopmaya başlar. Görüşme yaptıklarım arasında en sık karşılaştığım ifade şu olmuştur: “Kendimi çocuk bedeni içinde bir yetişkin gibi hissediyorum.” Sıra dışı yüksek IQ’lara sahip olmayan çocuklar bile -IQ’ları ortalama olarak yaklaşık 150 ila 160 arasındadır ve birçoğu da 184 ve üzerindedir-  canlandıktan hemen sonra eşsiz yaratıcı ve sezgisel zihinlere, birçok yeti artışına, doymak bilmeyen bir meraka ve ender görülen öğrenme yeteneğine sahip olmaktadır. Bazıları ise yabancı diller konusunda sıra dışı yeteneklere sahiptir. Bunların tümü, açıklayıcı olabilecek herhangi bir genetik işaret olmaksızın gerçekleşmektedir. Çocukların uğradığı değişimler, yetişkinlere oranla daha dramatiktir. Bunun, deneyim sonrası etkilerin farklı olmasından değil, olay gerçekleştiğinde çocukların temel beyin gelişim sürecinin halen devam ediyor olmasından kaynaklandığına inanıyorum. Çocuklar bu tür bir değişimin gücü karşısında en savunmasız oldukları bir süreçte, etkili ve çoğu vakada da yaşamı dönüştürücü bir deneyime “hedef olur.”

Zeka testlerinde önemli bir kesimi 150 ila 160 arasında ya da daha fazla düzeylere ulaşmaktadır. Böylelikle kaydedilen diğer bütün kuşakları yirmi dört ila yirmi altı puan geride bırakmaktadır. Bununla birlikte en yüksek sonuçlara sözel olmayan zekada ulaşılmaktadır. Bu, sorunlara yaratıcı çözümler bulan yetenekli kişiler ve sezgisel kaşifler olduklar anlamına gelir. Yaşanan sıçrama öylesine büyüktür ki gen havuzundaki değişikliklerle ya da eğitimle açıklanamaz. Ezberci eğitim alanındaki test sonuçları, sadece cüzi miktarda gelişmektedir. (Bu eğitimcilerin üzerinde durması gereken bir muammadır.)

İnsanoğlunda kayda değer bir değişim yaşanmaktadır. Çünkü bu anormallikler global ölçeklidir ve günümüzde gerçekleşmektedir. 

Giderek daha çok sayıda çocuk “ilerlemiş” bir biçimde doğmaktadır. 

Giderek daha çok sayıda çocuk “ilerlemiş” kişilere dönüşmektedir.

  1. Parapsikoloji Konferansı Konuşma Notundan alınmıştır. (14-15 Mayıs 2005) Bilyay Vakfı  

Dr. PMH Atwater

                 www.ipc-istanbul.org   www.bilyayvakfi.org.tr

‘İndigo çocuklar’ evrim sürecinin yeni halkası mı

Ölüm ötesi uzmanı Amerikalı P.M.H. Atwater, 1982-2003 yılları
arasında dünyaya gelen ve dünyayı kurtaracaklarına inanılan ‘İndigo
çocuklar’ı Hürriyet’e anlattı.

Popüler isimleri ‘İndigo çocuklar’. Uzmanlarsa onlara ‘homo
noeticus’ diyor, yani ‘homo sapiens’ten sonraki halka. 1982-2003
döneminde doğan bazı çocukların, anne ve babalarından daha zeki,
daha donanımlı dünyaya geldiklerine inanılıyor.Kimi uzmanlara göre
onlar, Maya takviminin sona erdiği 2012 yılından sonra girilecek
olan ‘foton kuşağı’nda dünyayı kurtarmakla görevliler.

‘İNDİGO çocuklar’ yerine Türkiye’de de yayınlanan yeni kitabına
adını verdiği ‘Yeni Çocuklar’ kavramını tercih eden ölüm ötesi
uzmanı Amerikalı P.M.H. Atwater, ‘1’nci İstanbul Parapsikoloji
Konferansı’ sırasında Hürriyet’in sorularını yanıtladı.

İndigo çocuklar ile ilgili bilgi verir misiniz?

– Ben ‘İndigo çocuklar’ yerine ‘Yeni Çocuklar’ kavramını kullanmak
istiyorum. Çünkü ‘İndigo’ bir marka gibi kullanılıyor. Özel bir
anlam yüklüyor, oysa ‘Yeni Çocuklar’ milenyumda doğan çocukları
kapsıyor.

Sizce ‘Yeni Çocuklar’ niye tam da bu dönemde dünyaya geliyor?

– Bu çocuklar, daha önce de özellikle de insan nesli yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında dünyaya gelmiştir.
Kehanetler, astrolojik öngörüler, geleceklerini söylüyordu ve
geliyorlar. Şimdi davrandığımız gibi devam edemeyiz, aksi halde
kendimizi mahveder, Ortaçağ düşüncelerine geri döneriz. Teröristler
değişim istemiyor, dünya değişiyor.

Bu çocukları, diğerlerinden farklı kılan özellikler nelerdir?

– Hem pozitif, hem de negatif özellikleri var. Bir kere daha
zekiler, daha çok biliyorlar, farkındalar, gönüllüler, psişik
özellikleri var, dürüstlüğe, insan haklarına önem veriyorlar.

Peki negatif özellikleri neler?

– Öfkeli ve sabırsızlar. Dürüstlük arıyorlar, yalanla karşı karşıya
kaldıklarında çok sabırsız oluyorlar. Eğer onların öfkelerini
yönetebilirsek, dünyayı kurtarabiliriz. Onların sabırsızlıklarını
fark ederek onlara yardımcı olabiliriz. Paranıza, yaşınıza,
mevkinize önem vermiyorlar. İlişkilerinde ne kadar samimi olduğunuza
bakıyorlar, bekletmeye gelmiyorlar.

Hayatta ne tür zorluklarla karşı karşıya kalabilirler?

– Tez canlılıkları yüzünden zor durumda kalabilirler. Psikolojik
açıdan kendilerine zarar verebilirler. Eğer ortam uygunsa çiçek gibi
açabilir, yoksa zarar görebilirler.

Yeni çocukları, diğerlerinden ayıran fiziksel özellikler var mı?

– Daha çok davranışları ve zekalarıyla öne çıkıyorlar. Ancak
bazılarında alnın hafif dışa çıkık olduğu gözlemleniyor. Bu da ön
frontal aktivitelerinin daha gelişmiş olduğuna işaret edebilir.

Bu çocuklar nasıl eğitilmeli, nasıl bir yöntem izlenmelidir?

– Eylül ayında yayınlanacak olan ‘Beyond the Indigo Children’
(İndigo Çocukların Ötesinde) isimli kitabımda bunu ayrıntılı bir
şekilde anlatacağım.

Yeni ‘kök ırklar’ ortaya çıkacak

‘İNDİGO’ kavramı ilk kez 1982’de Nancy Ann Tappe’nin ‘Yaşamımızı
Renk Yoluyla Anlama’ kitabında ortaya atıldı. 1982 ile 2003 yılları
arasında doğan yeni çocukların, anne ve babalarından daha zeki, daha
donanımlı olduklarına inanılıyor. Ölüm ötesi uzmanı P.M.H Atwater
ise bazı çocukların ‘ölüme yakın deneyimler’ yaşayarak, bu sırada
yeniden programlanarak değiştiklerini ve bu çocuklar ile ‘indigo
çocuklar’ın büyük benzerlikler sergilediğine işaret ediyor. Çocuğun
sadece bireysel değil, toplumsal açıdan da bu değişimi yaşadığını,
bu sırada kendilerine bir ‘görev verildiğini’ öne sürüyor.

‘Yeni Çocuklar’ kitabında Atwater, eski efsane ve öykülerin bu
çocukların geleceğinden haber verdiğini öne sürüyor.

Modern zamanlar káhini Edgar Cayce ise, ‘kök ırkların ortaya
çıkacağını’ belirterek evrim sürecinde ilerleme yaşanacak dönem
olarak 1998 ile 2010 yılları arasına işaret ediyor. Eski öğretilerde
de insan ırkı yükselişe geçmeden önce yedi kök ırkın çıkacağı
yolunda kehanetler bulunuyor. İşte ‘milenyum’ döneminde doğan bu
çocukların ‘beşinci ırk’a işaret ettiğine inanılıyor. Beşinci
kademe ‘mavi’ renkle sembolize edildiğinden ve mavi auralı kabul
edilen bu gruba ‘indigo’ çocuklar deniyor.

 

Kaynak : http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,nvid~577989,00.asp

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.