Geçmişte takılan bir soru, bu sabah yeniden kafama takıldı; Ya olduğun şey sandığından çok fazla ise!”
2009’un 15 Aralık günü Amerikalı ünlü Astrolog Gahl Sasson İstanbul’a gelmişti. 2005 yılında 3. Göz dergisi için kendisiyle röportaj yapmıştım.. Hem yeniden “hoşgeldin” diyeyim, hem bir adet dergi hediye edelim, hem de yeni yıl öngörülerini alalım dedik. Şimdi size o akşamdan biraz bilgi taşımak istiyorum.
Konu; İSİMLERİN GÜCÜ
“Bizi oluşturan, tanımlayan her şey bir titreşim” dedi Gahl; “Siz, isminize kendiniz karar verdiniz” diyerek devam etti sözlerine; “Annenize, fısıldadınız. Çünkü annenizle bağlantıdaydınız, dolayısıyla aynı rüya içindeydiniz. Babanızla da!…”
Ne yalan söyleyeyim, Anadolu’da isim koyma törenlerine çok sıcak bakmadığımı düşününce içime tam oturmadı bu bilgi. Anadolu da her evin evlenen ilk oğlu, ya da tek oğlu, sanki Allah’ın emri gibi babasının ya da anasının adını koymak zorunda çocuğuna. Adına saygı, gelenek ne denirse densin banan pek uymayan bir uygulama… Hala da uygulanıyor! Örneğin, ölmüş birinin ismi verilmişse size; olası veya olacak travmalarınız için şimdiden geçmiş olsun diyordum! Meğer bunun da bir anlamı varmış. Elimizde değilmiş. Bebek kendisi seçiyormuş ismini, annesine fısıldayarak. Neden? Çünkü isminizle yaşamda bağlantı kuruyormuşsunuz da ondan. Bu yüzden isim gerçekten çok önemli. Dolayısıyla ismimiz sadece kim olduğumuzu değil, nereden geldiğimizi de söylüyormuş!
Eğer mümkünse ismimizin nereden geldiğini araştırmamızı öneren Gahl, hayatımızda sürekli duyduğumuz bu tınının içindeki hikayeyi bulmamıza dikkat çekmişti. “Belki çözülmemiş bir şey var. Yeniden okuduğunuz bir kitap; isminizin içinde Tanrı’nın sizin adınızla yazdığı, yazacağı bir hikaye var”… diyerek hem de.. 
Güzel yaşam örnekleriyle sunduğu bilgiler de kalemime takılanlar bir de şunlar oldu:  
Doğumumuzdan öldüğümüz zamana kadar taşıdığımız isim bir çok geleneklerde de önemli. Tanrı’nın isimleri neden çok önemli? İsimleriyle zor zaman geçiren insanlar kendilerini sevmiyorlarmış, ismini gururla taşıyanların ise hayatı daha kolay geçiyormuş.
Hemen kendi ismime odaklandım: Güler 
Sürekli gülmek zorundaymışım hissi verirdi bana. Dışarının beklentisi de bu oldu her zaman. “Niye hep gülmüyorsun?” derlerdi. Bir de inadım ki sormayın, iyice asılırdı güzel yüzüm! Ya “bir izin verseniz” derdim içimden; “belki ben şimdi içimdeki duyguyu tam hissetmek istiyordum, sahte gülmek istemiyordum!” 
İsmimi değiştirmeyi de düşündürmüştü bu durum, diye düşünürken; Gahl, “Aman ha, isminizi değiştirmeden önce iyi düşünün, illa değiştirecekseniz önce test edin” dedi, Çünkü isminizi değiştirdiğinizde kaderinizi de değiştiriyorsunuz… Tını, titreşim meselesi. İsminizin sorumluluğunu ele alın. Soyadınız türünü belirliyor. Kabile ismi gibi. Kadınlar evlendiğinde soyadını değiştirir ya, başka kabileye gidiyor ve o kabilenin karmasını da yükleniyor!
İsimlerin gücünü anladığınızda kendi gücünüzü elinize almış oluyorsunuz. 
Merak etmeyen insanlarda bu güç işlemiyor. Aynen verdiği şu örnekte olduğu gibi: “Bankada paranız var ama hangi şubede olduğunu bilmiyorsunuz. Bankada paranızın olması sizi zengin yapmıyor. Gidip almalısınız!” 
İnternette seçtiğiniz isimler de önemli: Sizi tanımlıyor. Site adresiniz, mail adresiniz, çocuğunuza koyduğunuz isim, evde yaşadığınız hayvanınıza koyduğunuz isim, şirketinizin ismi, hatta çalıştığınız şirketin ismi ile kendi isminiz arasındaki bağa da bakmanızı öneriyor. 
Hemen baktım: Geçmişte çalıştığım firma isimlerini taradım. JollyTour, Tourismo, Gıda Sanayii, (kendi yayıncılık şirketim 1. Kreasyon, 2. Sektörbank), Universal, Barajans, (2. Şirketim yine yayıncılık: Bölgesel Haber), IDG, PRNet, (farkettim de ne çok çeşitli yerlerde çalışmışım :)… 
Sonra; Üçüncügöz (3.GÖZ) İletişim Hizmetleri. Burada kaldım. Çünkü şimdi ilk işimin adına bakın Kreasyon!  O zamanlar pek modaydı yabancı isim koymak, biz de modayı takip etmişiz. Yaratıcılığın ingilizcesi…
 
Gahl’e sordum: “Güler Pınarbaşı ile şu an uğraştığım işlerin başlığı olan isim 3. Göz arasındaki bağı nasıl farkedebilirim?”
3. Göz’ün su elementi olduğunu, Ruhsal yoğunluğundan dolayı Pınarbaşı ile yakından ilgisi olduğunu  söyledi. Hatta logomuza çeşme gibi bir şeyler eklememizi de önerdi. Eğer isimlerin gücünü taşıyamıyorsak iş adımızı değiştirmemizi de önerdi.  
Kısaca Sevgili Gahl, oturduğumuz apartmanın adından tutun da sokak isimlerine kadar dikkatimizi yoğunlaştırarak bir farkındalık yolculuğu yaptırdı. Hatta isimlerimizle çalışırken ünlü isimdaşlarımızı da araştırmamızı önerdi. Akşam eve gelip Google’a hemen ‘Güler Sabancı’ yazdım. Genelde çalışmalarını takip ederim bu başarılı iş kadınımızın ama bu sefer başka bir gözle okudum. Ve fark ettiklerim inanılmazdı. İçimde titreşenler güzeldi. Zenginlik enerjisi geldi…
Diğer isimler üzerine de konuştuk. Buraya taşımak istediğim isim Dilek: Dilek isimli bir bayan, herkese yardım ettiğini ama kendisine yardımcı olamadığını iletirken Gahl: “İsminle doğru yaşamaya başlarsan başkalarına da yardım edersin” dedi. Altını çizdiği mantık şuydu: “İnsanlara yardım ederken kendine edemiyorsan ilahi enerjiden değil, kendinden veriyorsun ve böylece onlara karma yüklüyorsun; bu da kaliteli bir yardım değil! ‘Dilek Ağacı’ olabilirsin ama hatırla, ağaç güneşten enerji alıyor, kökünden sulanıyor!”…vb.
Bana göre çok anlamlı bir hatırlatmaydı, dikkatimi çekti, dikkatinizi çekeyim dedim. 
Hayatınız kolaylıkla, keyifle, neşeyle, huzurla geçsin… 
Bir acı kahvemizin 40 yıl hatırından yararlanmak isterseniz, bekliyoruz. 
Bilmiyorum siz ilgileniyor musunuz hayatın bu aşamasıyla? Eğer bu satıra kadar okuduysanız ilginiz iyi. O zaman dergimize de bir göz atın lütfen.  Basılı okumak isterseniz abonelik işlemlerini yapmanızı öneririz. Birbirimizi farketmemizin verimli yol arkadaşlığı yaratması dileğiyle…
Sevgiler,
Güler Pınarbaşı

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.