Konumuz: Yaşamdaki yollar ve insanın özüyle buluşması.

Nefes almak, vermek insanı tıpkı bir ırmak gibi yaşamla ve içindeki okyanuslarla buluşturur. Süregelen bir akışın içinde ilerler, olgunlaşır ve köklerini bulur insan. Her bir ritmiyle yeniden oluşur, her bir seçimiyle bambaşka yönlerini keşfeder. Yaşamın içinde kendisini kendisi yapan ifadeleriyle belirginleşir ve yaptıklarıyla, duygularıyla, düşünceleriyle enerjisini, ruhunu, özünü, benliğini aktarır.

İnsan olmak, uzun vadeli bir yolculuktur. Teoride edinilen bilgiler, insanın düşünce kapasitesini arttırır belki, ancak bilgi insanı, insan yapamaz!

Deneyimleri bilgisiyle harmanlanınca, duyguları kalbinin ışıltısıyla vurgulanınca, düşünceleri algısının kapasitesiyle genişleyince, hedefleri ilerlediği yollarla yönlerini bulunca, öğrenimleri, farkındalıkları ve gelişimleri insanı bir hamur gibi yoğurunca, işte o zaman, insan, insan olabilir…

Duyguları, düşünceleri ve deneyimleri, bir bütünle insanı var eder!

Duygularını yaşayabilen özgürdür, cesurdur;
Düşüncelerini izleyebilen, bunların içinde istediklerini gerçekleştirebilen kararlıdır, odaklıdır, kendine güvenlidir;
Yaşadıklarını anlamlandırabilen derinliklerini bulabilen, akıllıdır, yaşamın daimi öğrencisi ve keşifçisidir;  Hayatının değerlerini bulabilen, araştırmacıdır, meraklıdır, gizemleri çözebilendir; Kendi ruhunun yolunu keşfedebilen ise yaşamın içinde çıraklıktan, ustalığa  geçiş için, adım adım özüne doğru yolculuk edebilen ve bu yolda tüm köprülerden korkmadan ve belki korksa dahi korkularına yenilmeden geçiş yapabilendir!

Ustalık yolu, bu yolun tüm emekçileri için açıktır ve içindekileri sonsuzlukla, sınırlar ötesiyle daima kucaklar!

Her insan ölümlüdür, ancak sadece bazıları sonsuzluğu da solur, yaşar ve hisseder!

İşte hislerimiz o denli yoğun bilgilerdir ki, hepsinin vurgularını iyi analiz etmeyi öğrenmemiz gerekir.Bu sayede yaşamımızda önemli adımlar atabilir, her adımımızla kendimize daha da yaklaşabiliriz. Sonsuzluk da bu adımları bulmamızla alakalıdır!

 Kendiyle buluşabilme, insanın en büyük sanatıdır. Kimi bunu resimle, müzikle, sanatla da ifade edebilir, kimi de doğayla, ya da yaptığı her bir farklılıkla, öğrenimleriyle, oluşturduğu her şeyle de yaşayabilir…

Yaşamak istediğimiz sürece,sonsuz olasılıklar bizlere sunulmuştur. Her bir olasılık, bizi başka deneyimlere ve yolculuklara sevk eder. Yaşamayı gerçekten istemek, tüm tutkularımıza ve varlığımızı bulduğumuz alanlara da yönlendirir bizi.

İnsanın tüm yaşamından geriye kalan en büyük hazine de onlar değil midir?

Kalbine kazınan izler, ruhunu yansıtan ifadeler ve varlığını bambaşka derinliklerle buluşturan duygular. Işıkla kazanılan yolculuklar….

Işık içimizden dışımıza yansır. Işığa ulaşmak için de kendi ışığımızla buluşuruz önce. Ardından dışta da aydınlığa kavuşuruz. Sesimiz, sesiniz; yansımalarımız, yansımalarınız olur. İç içe geçen moleküller gibi bütün olur,tüm ritmleri kendi titreşimlerimizle dalgalandırırız.

Her birimiz açık olduğumuz oranda dilediklerimize ulaşabiliriz, kendi eşsizliğimizi öğrenebiliriz. Kendi eşsizliğini fark edebilen, her bir insanın eşsizliğine inanabilir. Frekansının en öz, saf haline ulaşabilir. Sevgiyle bütün olabilir!

Yazan: Ebru Öztürk

 

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.