Sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren onlarca seçim yaparız gün içinde, bazısını bilinçli, bazısını refleks olarak, bazısını ise bilinçli sanıp gerisinde onlarca farklı neden ve ihtiyaç ile. Gün biter iyi kötü bir sürü duygudan geçmişizdir, bazısı çok hızlı bazısında daha fazla takılarak ve yaptığımız tüm seçimlerin iç içe geçtiğini ve her birinin bir başka seçim için neden doğurduğunu bilmeden.

Müge Çevik

***

Seçtiğimiz kadar özgür, özgürlüğümüz kadar insanız!

İlişkiler yumağıdır hayat dediğimiz, seçtiklerimiz ile seçmeden başımıza gelenler karşısında vermeyi seçtiğimiz tepkinin birbirine etkisi. Çok karmaşık ve soyut oldu, haklısınız. Biraz daha hayata indirelim ve daha basit anlatalım.

İlişkisi Var kitabını yazarken, Mutluluk Kulübü’nde anlattığım mutluluk yolculuğu nasıl yapılacak bundan bahsetmek istemiştim. Ve uzun uzun doğduğumuz andan itibaren ilişki içine girdiğimiz her şeyi ve seçimleri yazdım. Bedenle başlayan yolculuğumuzda, duygu, zihin, anne, baba, sevgili, iş, para, doğa, tanrı derken her biri ile ilişki kurarız ve bu ilişkiler içinde verdiğimiz kararlar ve yaptığımız seçimlerdir bizi biz yapan.

İnsan, hayat denen büyüme yolculuğunda “ben olmayan” her ne varsa duygu geliştirebileceği, işte ona mecburdur gelişmek için, dönüşmek için. Sadece insan insan ile ilişki kurar sanırız, oysa üzerinde karar verdiği her şey ile ilişki kurar çünkü sadece davranış ile değil düşünce ile bile bir etki yaratır insan ve bunların tümünün sonuçları vardır. Memnun olmadığı işinde çalışmaya devam eder, çünkü ayrılacak kadar güvende hissetmiyordur ama güvenlik ihtiyacı ile bunu seçtiğini bilmeden şikâyete devam eder.

Bir kilo alır bir verir, bunun dip nedenlerini bulup kökten çözmek yerine diyetler ve özel menüler ile boğuşur durur. Evliliğinde mutsuzdur ama çocukları bahane eder ve kalır çoğu zaman kişiler. Çocuklar önemli bir faktördür doğru ama önemli olan kişinin ebeveyn kimliğinin ihtiyaçlarını ben kimliğinin ihtiyaçlarının önüne koymuş olmasıdır.  

Sadece insan insan ile ilişki kurar sanırız, oysa üzerinde karar verdiği her şey ile ilişki kurar çünkü sadece davranış ile değil düşünce ile bile bir etki yaratır insan ve bunların tümünün sonuçları vardır. Memnun olmadığı işinde çalışmaya devam eder, çünkü ayrılacak kadar güvende hissetmiyordur ama güvenlik ihtiyacı ile bunu seçtiğini bilmeden şikâyete devam eder.

En basit hali ile diyorum ki, kişi onlarca seçim yapar büyük küçük. Ve bunların hepsinin ama hepsinin gerisinde kişinin ihtiyacı yatar. İhtiyaçlarını fark etmiş kişi ya buna uygun davranır ya da davranışından şikâyet etmeyi bırakır.  Seçim yapmanın en can aldığı nokta da burasıdır. Seçim işinin mutluluğuna açılan bir kapıdır. Ancak, çoğu zaman o kapıdan geçmez ve içinde bulunduğumuz durumlar ile ilgili şikâyet etmeyi, söylenmeyi veya mazeret üretmeyi tercih ederiz. Bunu da pek tabii ki bilmeden yaparız.

Bilmeden! Evet kilit nokta burası. İlk günden beri iddia ediyorum ki mutluluk öğrenilebilir. Bunun için de ilk adım fark etmektedir. Ve kişinin fark edeceği ilk şey de neyi neden yaptığıdır. Hangi davranışını neden yaptığını veya yapamadığını dürüstçe bulmak ya onu değiştirme ya da değiştirmeyi seçmiyorsa şikâyeti bırakıp bunun bir karar olduğunu idrak etme fırsatı verir kişiye.

Bu işte çalışmaya mecburum, çünkü pek çok borcum var ve ekonomi kötü, mecburen katlanıyorum bakış açısı ile bu işte çalışmayı tercih ediyorum, çünkü borçlarım var ve işsiz kalmayı ve onun bedellerini ödemeyi şu an tercih etmiyorum bakış açılarının duyguları siz de takdir edersiniz ki bambaşkadır.

Ancak, bu bakış açısını kazanmanın ilk ve en önemli şartı da yetişkin olmaktır. Yaş ile veya nüfus kâğıdının eskimesi ile maalesef yetişkin olunmuyor. Yapılan seçimlerin şuurlu olması ve sonuçların tamamının sorumluluğunu almak ile yetişkin olunuyor. Bu da özellikle bizim gibi ülkelerde biraz zor. Nerede bir şikâyet ve atalet bir arada ise, nerede bir memnuniyetsizlik ve bir o kadar da eylemsizlik varsa orada yetişkin tutumdan söz etmek maalesef mümkün değil. Daha çok çocuklar ve hatta biraz da ergenler böyle davranır.

Bu yüzden seçim yapabilmek sunduğu özgürlük üzerinden mutluluğa açılan ilk kapıdır. Tabi bu kapının her zaman gül bahçelerine açılacağının garantisi yoktur. Çoğu zaman kişi kararlarının sorumluluğunu da alsın diye, ilk karşılaştığı dikenler olacaktır. Zaten şikâyet etmesine rağmen adım atmasını engelleyen şey de bu dikenler değil midir?

Mutluluk öğrenilebilir dediğimde,  yönetilen hemen hemen tüm sorular ama ile başlar. ‘Şöyle olsa böyle olurdu’ ya da ‘iyi diyorsunuz da ama bazen de şöyle oluyor’ vs vs gibi… Benim de yanıtım her zaman aynıdır. Ben size öğrenilebilir dedim, çok kolay demedim. Ya da bedeli yok demedim. Kaldı ki, hayatta her şeyin ama her şeyin bir bedeli varken, mutluluk gibi bir mertebenin bedelinin olmamasını beklemek fazla naif değil mi?

Bedeller genellikle seçmeyerek vazgeçtiklerimiz üzerinden gelir. Örneğin boşanmayı tercih etmiş biri, bedelini yola çıkarken verdiği söz ile çelişerek öder, o gün ve orada verdiği sözün bugün ve bu koşullarda hala işlevsel olmadığını kabul etmek zordur. Çünkü insan yapısı gereği tutarlı olmak ihtiyacındadır. Bir diğer bedel çevrenin korkutmaları ve evliliğin önemi üzerine söylemlerine karşı gelmektir. Bir diğer bedel yukarıda da bahsettiğim ebeveyn kimliğinin çocuklara iyi bir yuva verme ihtiyacı ile ben kimliğinin özgürleşme ve samimi olma ihtiyacının çatışmasından doğan sıkıntı olabilir.

Özüne uygun bir iş yapmak için herkesin konforlu ve güvenli gördüğü maaşlı işini terk etmek isteyen kişinin ödeyeceği bedel de yine benzer olacaktır. Özdeki ihtiyacını fark ettikten sonra, o zaman dek kendisine öğretilen ya da giydirilen pek çok düşünce kalıbından arınması ve sonra adım atabilmesi gerekecektir. Üstelik adım attığı andan itibaren pek çok zorluk ile karşılaşacak ve seçimlerini gözden geçirdiği anlar olabilecektir.

Çünkü karar vermek, seçim yapmak, mutlaka ama mutlaka bir şeylerden vazgeçmektir. Ve bu, pek çoğumuzun hiç işine gelmez. Bu nedenle de şikayet etmeyi, ataleti, mevcudu, eldekini, ama, lakin ve fakatları, “rağmen”lere, “hayır”lara, yeniye, sorumluluk almaya ve bazen sevdiklerimizi karşımıza almaya tercih ederiz. Bunu sıklıkla yaparız, ancak böyle yaparak mutlu olabileni henüz görmedim.

Bu nedenle, altını çize çize yazmak isterim ki mutluluk öğrenilebilir ve her yetişkin bir noktada bunu öğrenmek ile mükelleftir, çünkü yaşam nasıl yaşadığımız kadar neleri seçtiğimiz, seçimlerimizin arkasında nasıl durabildiğimiz ve neleri göze alabildiğimizin toplamıdır.

Dilerim seçtikleriniz, ihtiyaç ve değerlerinize en uygun olanlar ve bedelleri sandığınızdan hafif olsun.

İddia ediyorum ki mutluluk öğrenilebilir. Bunun için de ilk adım fark etmektedir. Ve kişinin fark edeceği ilk şey de neyi neden yaptığıdır. Hangi davranışını neden yaptığını veya yapamadığını dürüstçe bulmak ya onu değiştirme ya da değiştirmeyi seçmiyorsa şikâyeti bırakıp bunun bir karar olduğunu idrak etme fırsatı verir kişiye.

Mutluluk öğrenilebilir ve her yetişkin bir noktada bunu öğrenmek ile mükelleftir, çünkü yaşam nasıl yaşadığımız kadar neleri seçtiğimiz, seçimlerimizin arkasında nasıl durabildiğimiz ve neleri göze alabildiğimizin toplamıdır.

muge@sapkadanismanlik.com

sapkadanismanlik.com

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.