“Herkesin bu hayatta bir misyonu var ancak kimileri bu misyonu çoktan bulmuşken kimileri hala arıyor. Kimileri de kendi misyonlarından tamamen habersiz yaşıyor. Kaderinizi bulduğunuzda katlandığınız zorluklara aldırmayacaksınız…”

DongBa Ustası ve Dongba kültürünün tek kadın mirasçısı olan Lan Xin’e, kendi kültürünü tanıtmasını ve dünyayı etkileyen pandemi döneminin çıkış noktası Çin’in geçirdiği süreçler ve şimdiki durumu hakkında bilgiler aldık.

3.Göz: Hayattaki amacınızı keşfettiğinizi söylüyorsunuz. Bu amacı nasıl tanımlarsınız? Diğer insanlara vermek istediğiniz nihai mesaj nedir?  

Lan Xin: Herkesin bu hayatta bir misyonu var ancak kimileri bu misyonu çoktan bulmuşken kimileri hala arıyor. Kimileri de kendi misyonlarından tamamen habersiz yaşıyor. Kaderinizi bulduğunuzda katlandığınız zorluklara aldırmayacaksınız. Kaybedilen, katlanılan, ödenen, kazanılan, keyif alınan ne varsa bırakın… Artık kaybedilen, katlanılan, verilen, kazanılan, zevk alınan şeyleri umursamayacaksınız… Bu, daha geniş bir misyon bağlamında karmaya bakmakla, şu an neler olup bittiğine bakmakla ilgili… Ne kadar meşgul, ne kadar zor, ne kadar yorgun olduğunuzun bir önemi yok… Beni ilgilendiren, etrafımdaki insanlara ne verebildiğim, kaderim olan insanlara ne verebildiğim ve dünyaya ne bıraktığım… Verdiğiniz her şeyden zevk alıyorsunuz çünkü misyonunuzu yerine getiriyor olmanın kendisi zaten büyük bir sevinç ve keyif.

Bu hayata sevgi için doğdum, sevgi için geldim. Misyonum, sevginin bilgeliğini yaymak. Bir yazar olarak, farkına vardığım merhamet, düşünce ve bilgelikle insanların sevgi bilgeliğinin kilidini açmayı- öğrenmeyi, keşfetmeyi, yaratmayı, olmayı, sahiplenmeyi, vermeyi- umuyorum.

 

3.Göz: DongBa kültürü hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz? DongBa kültürünün temel bilgeliği nedir?

Lan Xin: DongBa kültürüne göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiz! DongBa kültürü, Çin’deki Na Xi milliyetinin antik ve gizemli kültürünü ifade eder. 2.000 yıldan fazla geçmişe sahip olan bir dünya hafızası mirasıdır. Temelde DongBa yazıları, DongBa resimleri, DongBa müzikleri, DongBa dansı, DongBa eserleri ve çeşitli kurban törenleri bu mirasın bir parçasıdır. Bunlar arasında, DongBa hiyeroglif yazıları “dünyada günümüze kadar gelen tek hiyeroglif yazı” olarak bilinmektedir. DongBa kültürü esas olarak, dünyadaki üç kültürel mirası barındırması nedeniyle dünyaca ünlü bir turizm merkezi haline gelen LiJiang, Çin’de yoğunlaşmıştır. DongBa kültürü de tüm dünyadaki akademisyenlerden büyük ilgi görmüştür.

DongBa kültürü, animizm inancına dayanan bir din kültürüdür. DongBa Ustası ise DongBa kültürünün “bilge adam” olarak bilinen ana mirasçısıdır. DongBa Ustası ve Dongba kültürünün tek kadın mirasçısıyım.

DongBa kültürünün temel bilgeliği üç açıdan somutlaşır: İlki, İnsan ve Doğa arasındaki Uyum. Bu, insan ve evrenin bir olduğu anlamına gelir. Doğaya saygı duymalı, ona özen göstermeli ve onunla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz. İkincisi, doğaya ve sevgi dolu hayata saygı.

Üçüncüsü ise “Tao” doğayı izler. Bu, her şeyin doğanın kurallarına göre işlediği anlamına gelir. Buna doğanın Tao’su, toplumun Tao’su, insanın Tao’su ve evrenin Tao’su da dahildir.

3.Göz: İnsanlık dünyaya karşı nasıl daha merhametli olabilir? 

Lan Xin: İnsanların dünyaya merhameti, her bireyin ruhsal seviyesine bağlıdır. Irkı, milleti ve ülkesinden bağımsız olarak tüm insanlar bir topluluktur. Başkalarının başına gelenler bizim de başımıza gelebilir. Herkes empati yapar, başkalarının acılarıyla empati kurar ve onlara merhametle yaklaşırlarsa, mutluluk da merhametle gelir. Aksi halde, başkalarından nasıl merhamet bekleyebiliriz?

Aslında, sevginin sınırı yoktur. Eğer dünya size iyi davranıyorsa, siz de herkese karşı iyi olun. Eğer olmak istediğiniz kişiyle tanışmak istiyorsanız, önce merhamet ve sevginin kalbinizde yaşamasına izin verin.

3.Göz: Sevginin bilgeliği hakkında yazıyorsunuz; peki ama sizin farkındalık yolculuğunuz nasıl başladı ve nasıl ilerlediniz? Farkındalık açısından mevcut durumunuzu bizimle paylaşır mısınız? 

Lan Xin: Doğduğumdan beri hayatımda pek çok inanılmaz şey oldu ve hepsi de sevgiyle ilgiliydi. Bu inanılmaz anlar ve karşılaşmalar, beni hızla bir anlayış ve farkındalık seviyesine getirdi. Ben aynı zamanda her gün online platform aracılığıyla okuyucular için kısa makaleler yazıyor ve milyonlar, bazen de on milyonlar tarafından okunuyorum. Okuyucularımla hiç tanışmamış olsak da onlar sadece kelimelerim ve fotoğraflarım aracılığıyla, kalbimin onlara iletmek istediği sevgi ve merhameti çok iyi anlıyorlar.

Tüm bunlar zaman içinde kendi misyonumu bulmama katkıda bulundu. Sonunda, bir gün, misyonlarını gerçekleştirecek kanıt olan sihirli bir bedene kavuştum.

Ben duyu ötesi algılarla doğdum. Daha sonra Konfüçyanizm (Konfüçyüsçülük), Budizm ve Taoizm gibi geleneksel Çin kültürünü derinlemesine inceleyerek bu güçlü yönleri birleştirdim ve tüm dinlerin özünün sevgi olduğunu ve sevginin ise her dinin üzerinde en yüksek bilgelik olduğunu gördüm.

Hayat, kendinizi bulma ve kendiniz olma sürecidir. Bu süreçte, “ego”dan “süper ego”ya doğru büyüyorum. Artık kalbimde, zihnimde ve sevgimde sınırlar yok.

3.Göz: Kıyamet filmlerinin ansızın çok gerçekçi göründüğü bir zamanda, önceki makalenizde şöyle yazmıştınız: “Doğal ve insan yapımı felaketler, insanlığa öneriler sunan uyarılardır.” İnsanlar bu tür uyarıları dikkate almazsa ne olacağını düşünüyorsunuz? 

Lan Xin: İnsanlar her zaman bu felaket filmlerinin bizimle hiçbir ilgisi olmadığını ve bunların bizim başımıza asla gelmeyeceğini düşünürdü. Oysa bu salgın, insanlığı eşi benzeri görülmemiş bir felaket filminin ortasına attı. Hepimiz bunun bir parçasıyız. Her şey bir. İnsan ile doğa, insan ile cennet ve dünya uyumlu bir şekilde bir arada var olmalıdır. İnsanlar uyarıları görmezden geldiği takdirde bu felaketler devam edecek ve hatta daha da yayılarak insanlığı tehlikeli bir güvensizlik ve istikrarsızlık durumunda bırakacaktır.

3.Göz: Bu küresel olaya “Her şeyin ruhu var” anlayışıyla bakarsak, bu doğa ile insan arasındaki bir çatışma mıdır? Buna ruhlar arasındaki çatışma diyebilir miyiz? Birlik nasıl sağlanabilir? 

Lan Xin: Yukarıda bahsettiğimiz “DongBa kültürü”nün temel bilgeliğinin dediği gibi, “Her şeyin ruhu var”. Bütün varlıklar eşittir. İnsanlar aşırıya kaçtıklarında, doğayı tahrip edip ona zarar verdiklerinde çatışmaların meydana gelmesi kaçınılmazdır.  Bu salgın, doğanın insanlığa uyan çağrısıdır. Bu sadece ruhlar arasındaki çatışma değil, hayatlar arasındaki, boyutlar arasındaki bir çatışmadır.

İnsanlar felaketlerin tam da ortasında düşünmelidir. Uyum ve sükunet içinde yaşayabilmemizin tek yolu birbirimize güvenmek ve birbirlerine saygı göstermektir.

3.Göz: Dünya böylesi bir kargaşa içindeyken insanlar hala yeryüzünde cenneti bulabilirler mi? “Evet” ise, nasıl? “Hayır” ise, neden?

Lan Xin: Aslında, insanların yeryüzünde cenneti bulup bulamayacağı yine insanların kendisine bağlıdır. Doğal ve insan yapımı felaketler, güzel bir dünyası olan kötülükten uzak bir beden ve zihin için insanların kötülükten arınmaları, iyilik yapmaları, açgözlülük, öfke ve sanrılarını kontrol etmeleri, bugüne değer vermeleri, olanla yetinmeleri ve dünyaya karşı hoşgörülü olmaları gerektiğini söyler.

3.Göz: Salgın sırasında toplumun ruh hali bunun üstesinden nasıl geldi? İnsanlar bu süreci nasıl atlattı?

Lan Xin: Tüm dünyadaki insanlar gibi, Çin halkı da salgın ilk görüldüğünde büyük bir panik ve endişe içindeydi. Ancak salgın yavaş yavaş kontrol altına alındıkça insanlar rahatladı. Çin halkı, salgın önleme ve kontrolüne ilişkin ulusal tavsiyeler konusunda oldukça işbirliği göstermiştir. Salgının Çin’de kontrol altına alınmasının nedenlerinden biri de budur.

Psikolojik açıdan, insanlar ayrıcalıklı ve rahat bir ortamda olduklarında, kalplerine kolay kolay kulak vermezler. Oysa hayatımız ve sağlığımız ani bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığında, aniden hayatın bir sonu olduğunu, her şeyin geçici olduğunu fark ettiğimizde, bizim için en önemlisi yaşam, sağlık ve huzur olur. Evde dışarı çıkamadığımızda aniden sıradan bir yaşamın ne kadar değerli olduğunu fark ederiz! Doğanın ne kadar güzel olduğunu! Güneş ışığı, hava ve güzel bir çevrenin doğanın hediyeleri olduğunu! Salgından önce herkes çok düşündü. Salgın sırasında ise yaşamak, insanların şu anki en büyük dileği haline geldi!

3.Göz: Peki, siz bu süreci nasıl atlattınız? Bize kendi izolasyon sürecinize dair ne söyleyebilirsiniz? Bu süreçte daha çok önem verdiğiniz şeyler nelerdi?  

Lan Xin: Salgının en yoğun olduğu dönemde, tüm Çinliler gibi, kendimi evde karantinaya aldım. Evde yazdım. Neyse ki günlük ihtiyaçlarımızı online alabilmemiz için e-ticaret ve lojistik bize büyük kolaylık sağladı. Belki de yazar olduğum için, bilgisayar ve cep telefonunda çalışmaya ve ayrıca yalnız kalmaya alışkınım. Bu yüzden bu duruma bazılarından biraz daha aşinayım. Temaslarım sayesinde, birçok ülkeden uluslararası yazar arkadaşlarım bana selamlarını ve endişelerini iletti. Özellikle, Şubat ayında, Türk uluslararası yazar arkadaşım Nurduran Duman, baharın güzelliğinin tadını çıkarmak için dışarı çıkamayacağımı düşünerek baharın güzelliğini hissetmem için Türkiye’deki birçok güzel manzarayı benim için özel olarak fotoğrafladı. Çin’de tanışmış ve birbirimizi sınırlardan bağımsız olarak anlamıştık. Kendisi, çok merhametli ve bilge bir kişiliktir! Dostluğumuz, sevginin sınır tanımadığını kanıtlıyor.

Bu süreçte sürekli olarak kendimi ve insanlığı düşündüm. Hayatımı daha çok önemsiyor, her anın tadını çıkarıyor, ailem ve arkadaşlarımla aramdaki sevgiye daha çok önem veriyor ve misyonumu daha fazla gerçekleştiriyorum.

3.Göz: Kendimize dayattığımız, muhtemelen bir süre daha devam edecek olan bu sosyal mesafe, nöronlarımıza kadar işliyor. Sevgi bildiğimiz eski haline nasıl dönecek veya neye dönüşecek? 

Lan Xin: İnsanların iki hayatı var. Biri bedenin doğumu, diğeri ruhun uyanışı. Ruhumuz uyandığında ise gerçekten yaşamaya başlarız. Salgın, sevginin bilgeliğinin daha da farkına varmamızı sağladı. – Sevgi insan ile evren arasındaki en iyi iletişim dili. Sevgi insan ile evren arasındaki en iyi kaynaşma yolu. Sevgi evrenin en yüksek bilgeliği. Sevgi sınırsız. Sevgi en yüksek enerji. Sevgi en iyi şifa. Bugünümüze sevgiyle yaklaşalım ki gelecekten korkmayalım.

3.Göz: Çin’de mevcut durum nasıl?

Lan Xin: Son birkaç ayda, Çin’deki salgın durumu aslında kontrol altına alındı. İnsanlar normal yaşamlarına ve işlerine dönmeye başladılar ve tüm toplumda görülen gerginlik yavaş yavaş azaldı. Son birkaç aydır Çin’deki durum bu. Ne yazık ki, son zamanlarda Çin dışından gelen vakalar nedeniyle birkaç şehirde salgın vakaları tekrar görülmeye başladı. Ülke sıkı kontrol önlemleri alıyor. Yakın gelecekte her şeyin daha iyi olacağına inanıyoruz.

Lan Xin ile İletişim kurmamızı sağlayan sevgili Nurduran Duman‘a, Soruları ve cevaplara çeviri desteği veren sevgili Nurçem Koç‘a çok teşekkür ederiz.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.