Yazı: Feryal Çeviköz
Yeni sayımız “Yaratıcılık” ile, yeniden sizlerle birlikteyiz sevgili 3. Göz’lüler.
Yaratıcılık aslında insana sunulmuş en doğal ve içselleşmiş özellik olmalı. Çünkü o, insanın varoluş oyunudur. Ve bu oyun, daha Dünya’ya gözümüzü açtığımız an başlayıp, hayatımız boyunca sürer…
Doğduğumuz anda; çevremizdeki, yaratıcılığımızı deneyimlemeyebilmemiz için elverişli, sonsuz çeşitlilikteki cevherlerle karşılaşırız.
Evet; yaratıcılık; insan, zeka, doğa, doğum, sanat, bilim, zaman ve farkındalık açısından ve tüm bu kavramlar tarafından özgürleştirilmiş; son derecede eğlenceli bir oyundur.
Kimi zaman tüm Dünya’yı ve insanları ilgilendiren ve etkileyen türde; kimi zaman kendi küçük dünyasını zenginleştirecek türde yaratır insan. Yarattıklarımız kimi zaman insanlığa büyük hizmet eder ve ileri götürür. Bazen de kullanım alanına ve seçimlere göre; talihsiz sonuçlara neden olabilir. Tarih boyunca, insan, içinde bulunduğu coğrafya, iklim, sosyal yaşantı çerçevesinde değişik yaratımlarda bulunmuş ve bunların çoğunu insanlığın hizmetine sunmuştur.
Zeka merakla kamçılandıkça insan zihni ataletten sıkılır ve sıkılan insan kendini eğlendirmek için arayışlara girer. İster Sahra çölünün ortasında, ister Kutuplar’da isterse okyanusun ortasında bir adada mahsur kalsın fark etmez. Varoluş oyununun araç gereçleri doğaya serpiştirilmiş olarak onu beklemektedir. Hayatı sürdürürken varoluşun yaratıcılık oyunu vazgeçilmez seçimidir insanın.
Çevrenize nasıl ve hangi gözlerle baktığınız da, baktığınız cevherlerde ne gördüğünüz de yaratıcılığınızı belirleyen önemli özlerdir kuşkusuz. Ancak şunu da unutmayalım ki, karganın ağaç kavuğundan yiyecek çıkartmak için yaptığı çubuğa, kırlangıçların birer inşaat dehası yuvalarına, karıncaların yer altı krallıklarına bakacak olursak; yaratıcılığın sadece insan zekasıyla sınırlı olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerekir!
Bu sayımızda 3. Göz, sizinle birlikte, yaratıcılık oyunun engin denizlerine yelken açıyor.
Haydi oyuna! Haydi eğlenceye! Haydi yaratmaya!