Yazı: Mehmet Demir

  

Birşey yarattığınızda kendinizi yarattığınız şeyde kaybedersiniz. Zaman sanki durur ve başka herşey unutulur. İlahi bir oyun olan yaratıcılığın içine katılırsınız. O anlar, gerçekten kim olduğunuzun bir vizyonunu sunar size. Tüm yaradılışın kaynağı gibi siz de bir yaratıcısınız. Yaratıcılık sizin doğuştan hakkınızdır. “Ben yaratıcı birisi değilim “ diyen birisi doğruyu söylemiyordur. Gerçek ise sizin bedeniniz, zihniniz, duygularınız ve ruhunuzla yaratıcı olduğunuzdur. Yaratıcılık chi, prana, shakti veya Kutsal Ruh olarak adlandırılmak suretiyle yüzyıllardır evrensel bir yaşam gücü olarak sizden akar. Yaratıcılık sizden akan sevgi enerjisidir ve yarattığınız şeylere de hayat verir.

Yarattığınız şeyin önemi yoktur. İster bir iş planı hazırlayın veya bir piyano sonatı çalın ya da harika bir akşam yemeği pişirin, farketmez. Yaşamın günlük bir problemini çözme arayışında veya şiir yoluyla derin hislerinizi ve iç görülerinizi ifade etmenin arayışında olabilirsiniz. Yarattığınızı bir aşık gibi kucaklayın ve böylece başka bir aleme gidersiniz.

Yaratıcılık sürecinin ilahi kucağında kendinizi kaybettiğinizde siz yok olursunuz. Egonuz (kibriniz) veya sınırlı ayrı olma hissiniz kaybolur ve yaratıcılığın uçsuz bucaksız okyanusunda bulursunuz kendinizi. Bu, sadece kafanızdan kontrol etmeyi bırakarak içsel farkındalığın değişik bir durumudur. Yaratıcı Öz’ünüzün, kalbinizden ve bedeninizden akmasına izin verirsiniz. Sonra, sıradan bir ayık olma durumunda asla gidemeyeceğiniz yerlere alınırsınız. Bu yol sizi sonunda ilahi saadetin anlarına götürür.

Yaratıcılığın gelişmesi için, o bizim tam dikkatimize ve detaylara odaklanma disiplinimize ihtiyaç duyar. Yaratıcılık bir yaşam biçimi, olma ve algılama biçimidir. Meditasyonun bir halidir ve Yaratıcı Özden çıkar ve ona geri döner.

Yaratıcılığın gelişmesi için, o bizim tam dikkatimize ve detaylara odaklanma disiplinimize ihtiyaç duyar. Yaratıcılık bir yaşam biçimi, olma ve algılama biçimidir. Meditasyonun bir halidir ve Yaratıcı Öz’den çıkar ve ona geri döner. Yaratıcılık sürecinin temellerinde dikkat, yetenek ve çok çalışma vardır. İlham geldiğinde usta piyanist, performansı sırasında kendini kaybeder. Egosunu bir kenara bırakır ve müzik onu çalmaya başlar. Bu durum, Tanrı vergisi yeteneğini sevgiyle yaptığı provalarla yıllarca çalışarak geliştirdiği için ancak mümkün olur.

Ayrıca; işten çıkarılma, boşanma, iflas etme, ciddi bir kaza geçirme, ölümcül bir hastalık ile uğraşma veya doğal afet sonrası yaşananlar ve sevdiklerimizi kaybetme gibi durumlar insanlık halleridir. Ancak, krizi bir fırsat ve kişisel yenilenme için bir davet olarak görürseniz, o zaman yaşamın kendisi bir yaratıcılık süreci haline gelir.

Yaşamın sınavları, bizi Yaratıcı Öz’ün bilinçli araçlarına dönüştüren fırın ateşi gibidir. Bununla birlikte, bu sınavları öğretmenlerimiz olarak kucaklayamaz isek, bedenimiz infilak eder. Hiddeti idare etmeye muktedir olamayanlar, kendilerini kurban gibi görürler ve patlamaya hazır barut gibi olurlar. Şiddet dolu, depresyona girmiş, bağımlı hale gelmiş, suçlu ve hatta intihar etmiş olabilirler.

İnsan, sınırsız ilahi Yaratıcı Ruhu nasıl bünyesinde bulundurabilir? Bir bebeğin doğması gibi, o bir muammadır ancak her an olur. Burada, yaratıcılık sürecinin disiplin tarafı gerekli ve şarttır. Denir ki; sanatın yüzde 5’i ilham ve yüzde 95’i terlemedir, yani çalışmadır. Yaratıcılık süreci için de aynı şey söylenebilir. Her gün, yeni bir güne başlar ve gerekli olan işi yaparsınız, bir sonraki ilhamınız sizi nereye götürüyorsa onu takip edersiniz ve mücadele edilecek şeyler ortaya çıktığında da onlara dikkat edersiniz. Bu, işinizde olduğu gibi kişisel yaşamınızda da olan bir süreçtir. Yaşamınızı devam eden işler olarak görmeye başladığınızda yani, yaratıcılık süreci sizin gönlünüzü yaptığında, o zaman yaratıcılık sizin için bir ruhsal egzersiz haline gelir.

Gün be gün sizin yaratıcılığa olan adanmışlığınız, Yaratıcı Öz’ünüzle birleşmenizi sağlayacaktır. İçinizden, kaderiniz ortaya çıkacaktır. Yaşamınız, olması gerektiği gibi eşsiz bir sanat eseri haline gelecektir. Yaratıcı Öz’ünüz sizi çağırdığında, onunla gidin. Her gün, ilahi rehberinizin sesi olan Yaratıcı Bilinci’nizi dinleyin. O sizin kalbinizin içindedir. Oraya gidin ve dolaşın. Orası sizin gerçek mabetinizdir.

 

Sizin fikriniz nedir?