Yazı: Hüseyin Akdağ
Hep bize gelen sorudur: ‘’ Hangi burç hangi burçla daha iyi anlaşır? ‘’ Anlaşmak, tutku ve aşk mı demektir? Tutku ve aşk, her zaman konforlu bir ilişkiyi mi beraberinde getirir? Tutku ve aşk tam olarak nedir? Kime ve neye karşı ondan bahsedilebilir? Kaynağı nedir? Nelerden beslenir ve neleri beslemektedir? İlişkinin güvenli havası yakın zamanda kendini gösterecek bir arayışa mı gebedir? Bu arayış, ilişkiye yeni bir boyut kazandırabilir mi ya da bir vedaya mı merdiven dayayabilir? Tutku ve aşkın içine sığabildiği bir ilişki ya da bir ilişkiye dönüşebilmiş bir tutku ve aşk hali! Hepsi de aslında öyle sihirli ve öyle oya oya işlenmeyi hak ediyor ki!
Hemen burçların doğasını hatırlayalım! Koç savaşmayı sever! Boğa güvenli suları! İkizler çene çalmayı! Yengeç romantizmin doruklarını! Aslan kendini göstermeyi ve hak ettiği alkışları alabilmeyi! Başak gelişimden yanadır! Terazi uyum taraftarıdır! Akrep derin suların gizemli bekçisidir ve onu anlamak, güçlü ciğerler gerektirir; yoksa boğulunabilir. Yay, yeni diyarlara yolculuk, varlığının farkına bile olmadığınız dünyalarla buluşmak demektir. Oğlak, dünya sırrına erişmektir. Kova, yeni bir dünya adına eskinin ötesine geçebilmektir. Balık, tüm bunların ardındaki hikayeyi keşfetmektir.
Tutku ve aşk diyorsanız, zıt kutuplar birbirini çeker! Onların, birbirlerine kendilerini yakın hissettirecek bir yanları da olmalı! Oysaki bu görüntünün altında onlar tamamen birbirlerinden farklıydı! ‘’eril’’ dediğimiz dışa dönük(yansımaları güçlü ) burçlar( koç, ikizler, aslan, terazi, yay, kova ) ve ‘’dişil’’ dediğimiz içe dönük( kendilerine yansıyanı yansıtan ) burçlar(boğa, yengeç, başak, akrep, oğlak, kova ) kendi içlerinde aynı nitelik( öncü, sabit, değişken ) ve farklı elementlerde( ateş- hava, su- toprak ) buluştuklarında zıt burçlar olurlar! Birbirlerinin gölgelerine sahiptirler! Hem birbirlerine ihtiyaç duyarlar kendilerini bulmak ve anlamak için hem de birbirlerinden tırım tırım kaçarlar! Kolay değildir kendi olmadığına inandığında kendi olanı bulmak ve bunu kabul edebiliyor olmak! Yürek ister! Bu durum şöyle çalışır:
Koç (Savaşçı)- Terazi (Barışçı)
Boğa (Sahip olunanları koruma arzusunda olan)- Akrep (Sahip olunanları yıkma arzusunda olan)
İkizler (İhtiyacı olanı alıp gitmek isteyen)- Yay (Ne var ne yok keşfetmek isteyen)
Yengeç (Aptal romantik)- Oğlak (Yoğun realist)
Aslan (Sahnede olmak)- Kova (Halka karışmak)
Başak (Hataları düzeltmek)- Balık (Hataları görmemek)
İlişki dinamiği nasıl olurdu? Orada başka kriterler de devreye giriyor! Merkürler hangi burç veya burçlarda, birbirlerini anlayabiliyorlar mı? Aynı dilden mi konuşuyorlar yoksa konuya Fransız mı kalıyorlar? Venüsler nerede, birbirleriyle nasıl bir açıyla ilişki kuruyorlar! Birbirlerinden alıp birbirlerine verdikleri onlara kendilerini iyi mi hissettiriyor yoksa ‘’ Burada bir şeyler eksik! ‘’ modlarda mı takılıyorlar! Marsları nerede? Fiziksel enerjileri birbirlerini çekiyor mu yoksa birbirlerine sanki bu dünyadan değilmiş gibi mi davranıyorlar! Jüpiter ve Satürn kurulacak ilişkinin dış dünyaya olan yansımaları ve dış dünyanın onlar üzerinde oluşturabileceği muhtemel etkileri belirler! Tüm bunlar belli bir rota hakkında fikir verdiğinde, ‘’Satürn ötesi planetler’’ dediğimiz jenaratif planetler devreye girer! Bu kolektif bilinçdışının yüksek gücünü bünyesinde barındıran, bilincinde olduğumuzun çok ötesindeki bir gücü temsil eden planetlerin, kişisel planetler dediğimiz Ay, Güneş, Merkür, Venüs ve Mars’a dokunuşu, ilişkimiz adına önemli bir tabloyu gözler önüne serer.
İlişki karşımızdaki kişinin her bir enstrümanı ile kurduğumuz ilişkidir. Her enstrüman kendine ait bir tını barındırır. İnsan önce kendi akordunu yapabilmeli ve içindeki müziği duyarak enstrümanlarını belli bir ritim ve tonda buluşturulabilmelidir. Bunu ‘’ses alarak’’ birlikte yapabilmek de mümkün olabilir. İlham verebilir kulağımıza çalınan müzik! Tutku ve aşk, Venüs ve Mars demektir. Arkadaşlar doğalarında birbirlerine zıt çalışan bir sisteme sahiptir. Mars yıkıp geçebilecekken,Venüs birleştirip bütünleştirebilir. İlişki söz konusu olduğunda buraya Merkür yani akıl da gerekir! İç dünyalar( Ay ) da birbirlerinin derinliklerine akıp birbirlerinin alt metinlerine katkı sağlayabilmelidir. Kendilerini gösterme şekilleri( Güneş ) birbirlerini kenara itmeye çalışmayacak ya da ortada bir başına bırakmayacak şekilde olabilmelidir. Birlikte büyüyebilecekleri keşiflerde( Jüpiter ) buluşabilmeliler! Belli sınırları koyabilmeli, yeri geldiğinde bu sınırları aşabilecek cesareti( Satürn ) gösterebilmeliler… Burada kimler daha şans kazanır:
Ateşler ile Havalar
Koç, Aslan, Yay ile İkizler, Terazi, Kova (Zıt burçlar hariç)
Sular ile Topraklar
Yengeç, Akrep, Balık ile Boğa, Başak, Oğlak (Zıt burçlar hariç)
Astroloji doğanın sırrını içinde barındırır. Astroloji için tıpkı doğa için de olduğu gibi iyi ya da kötü yoktur, ‘’yol’’ vardır ve bu yolun ne olduğu çok iyi anlaşılmalıdır. Doğa, içimizde saklıdır ve aslında içimizde saklı olan, doğadadır. Gören, bilir; bilen, yapar ve yapan, görür. İşte yolculuk tam olarak budur! Bir araya gelişlerimizin ardındaki sır, kendimiz ile olan yolculuğumuzun neresinde olduğumuz ile sır olmaktan çıkarak görünür olur. Bu yüzden der ki Yunus Emre:
‘’ İlim, ilim bilmektir;
İlim, kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsen,
Ya nice okumaktır. ‘’