Ataerkinin tam da göbeğinden gelen bir roman Günah Kadına Yaraşır… “Ben bilmem babam bilir.”, “Ben bilmem beyim bilir.” kıskacının etrafında şekillenmiş hayatların, hayatlarını erkeklerin ağzından çıkacak sözlere bağlı yaşayan, sofrada yer bulması bile erkek evlat verme durumunda olanaklı olan kadınların hikâyesi. Öğrenilmiş çaresizlikle kendi ahlak normlarının dışına çıkan Elmas ve saygı değer olma amacıyla onlarca hayatı harcayan Rıza’nın başından geçenleri konu edinen kitapta, 1960’lı yılların taşradaki yansımalarını ve o dönemde yaşayan halkın kültürü ve hayata bakış açısını görmek mümkün.
Ataerkil sistemin içine doğmuş ve ucundan kıyısından da olsa bu zihniyetle büyümüş insanların, ebeveynlerinden ya da büyüklerinden dinledikleri hikâyelerden ve kendi yaşantılarından izler bulabileceği bir roman olan Günah Kadına Yaraşır’da, Suna Güler yerli kültürel algıyı oldukça başarılı bir şekilde gözler önüne sermekte.
Suna Güler insanı, onun acılarını, duygusal açmazlarını, geçim çabalarını kendine sorun edinmiş bir yazar. “Ödünç Zamanlar” ve “Özgürlük Çıkmazı” öykü kitaplarının ardından yazdığı “Günah Kadına Yaraşır”da kadının var olma çabasını öne çıkartarak, sistem tarafından desteklenen kontrolsüz gücü sorgularken, erkeğin dokunulmazlığını da keskin dille anlatmış. “Hiç kimse günahın kimde olduğuyla ilgili değildi. Bunu soruşturmaya gerek yoktu ki zaten erkeğin elinin kiriydi, günah yüklendiği nerede görülmüş duyulmuştu.” Yazar eserde “günah” kavramına önemle değinmiş, dinin kadın erkek ekseninde nasıl şekillendirildiğine dikkat çekmiş ve kavramı kitabın adına taşıyarak daha da görünür kılınmasını sağlamış.

 

Sizin fikriniz nedir?