Şimdi gelelim dünün devamına… (yazının başı bu bağlantıda.) 
Bu kız geldi ya, bir aydır üçüncü göz çalışan. ilgimi çekti tabii. 12 yaşında ve bir cismi hareket ettirebiliyor. Videosunu çektim, yayınlamamak şartıyla.
Video da kızımız elleriyle tarif ediyor. Silginin üstüne kağıt koymuş, bir de toplu iğne batırmış, elini rüzgar yapacak şekilde nazik nazik hareket ettiriyor, böyle chi’yi topluyormuş o sırada. enerji topu yapıyormuş, bir süre sonra da cisim – silgi- hareket etmeye başlamış…
***
İfade etmeye çalıştığı konuyu anladım tabii. Enerjiyi toparlaması için odaklanması gerekir, onun için de üçüncü göz kullanılır. Ama yaptığının adı: Telekinezi. Maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yaparak maddeyi hareket ettirmek. Vikipedi’deki tanımına baktım. Diyor ki; “… Telekinezinin gerçekliğine dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur. 2006’da bu konudaki 380 deneyin meta analizini yapan bir çalışma, sadece yayın ön yargısına bağlanabilecek denli küçük bir etki bulmuştur.”
***
Ben tabii onların aradığı bilimsel kanıt arayanlardan değilim. Kanıt işte önümde. “Yaptım” diyor kız, en safiyane haliyle. 20 yıldır bu hikayeleri dinleyen, yaşayan, gören, gözlemleyen bana diyor. Daha ne olsun?
Ben kişinin beyanına inanırım. Kardeşi daha hızlı hareket ettiriyormuş. O da orada bizi dinliyor ama o benimle ilgili değil gibi. Sadece yüzüme baktı derin derin o kadar. Tek kelime etmiyor. Arada bakışlarımız karşılaşıyor.
***
Bu konuyu birkaç açıdan ele almak istiyorum. Bu çocuklar bende şöyle tanımlı; Meraklı çocuklar. Enerjileri açılmış. Bir de merakın ötesine geçmiş çocuklarımız var. Onlarla da karşılaştım. Onlardan bahsetmek isterim asıl.
***
Yıllar öncesine gidiyorum. Çok değil 2014 mesela. Antalya’dayım. Seans, seminer, eğitim, grup çalışmalarımız var. Bir danışanım var. O kadar içten ve hızlı ilerliyoruz ki, beni arkadaşlarıyla tanıştırmak istiyor. Bir eve akşam yemeğine davetliyiz. Karılar, kocalar 30’lu yaşlarında bir genç grubun içindeyim.
Yemeğe gittiğimiz evin sahibi bayan benden seans almak istiyor. 9 yaşlarında bir kızı var, hep yanımızda. Sürekli sorular soruyor. O da seans almak istiyormuş. Parasıylaymış. Her şeyi ama her şeyi öğrenmek de istiyormuş. Eğitimlerimi sorguluyor. Soruları bitmiyor. Annesine laf söyletmiyor. Dedim ki;
“Ben sana uygun eğitim veririm. Para sorun değil.
Kız bağırıyor:
“Hayır! Ben uzun zamandır bu konuda eğitim almak için para biriktiriyorum.”
Annesi başını sallıyor:
“Evet” diyor. “6 yaşından beridir para biriktiriyor. Hatta bir ara çok sıkıştık, eksiğimiz vardı, onun parasından kullandık, yerine koyana kadar canımızı çıkarttı.”
Bazıları harçlıklarına çift, tek kaşarlı tost, yanına gazoz, bizim zamanımızda tipitip sakız, leblebi tozu almak varken ya da daha büyüklerin amacı; elbise almak, sinemaya gitmek, kahvelerde iki laklak etmek iken bizim kızımıza bak! Uzun zamandır annesi ve onun arkadaşlarıyla konuya oldukça haşır neşir olmuş bu çocuk ama sorularının cevaplarını arıyor. Büyük büyük sorularının ve şükür kavuşturana…
***
Kıssadan hisse nereye geleceğim? Çocuk deyip geçmemek çok önemli. Çocuklarımızın gözlemlemek çok önemli. Çocuklarımızın sorularını cevaplayabilmek çok önemli. Hatta çocuklarımızdan öğrenmek en keyiflisi.
Ay bitmiyor… anılarım açıldı… geliyor da geliyorlar. Yani devamı var. Kendi çocukluğuma kadar gidebilirim ?
Güler Pınarbaşı

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.