2020 yılının mart ayında, hayatımıza pandeminin girmesiyle ne zaman biteceği belli olmayan belirsiz bir dönemin içine girdik. Hayatlarımız değişti, evlere kapandık, işlerimizi evlerden yürüttük, sevdiklerimizle uzaktan görüştük. Herkesi zorlayan bu dönemde, ben de korku ve kaygılarımla baş edebilmek için kendimi mutfağa verdim. Bildiğim, rahatladığım, huzurla vakit geçirebileceğim bir yer istedim…

Elif Kurtuluş

Sürekli börekler, poğaçalar, kekler pişirdim. Pişirdikçe de kaygılarımdan arınmak, can sıkıntısından kurtulmak için kendimi yemeye verdiğimi fark ettim. Hal böyle olunca da yemekle olan ilişkimi sorgular oldum. Bu alanda, araştırmalar yapmaya başladıkça duygusal beslenme kavramı ile tanıştım.

Daha derinlemesine ve sağlıklı bir bilgi edinmek istediğim için psikoterapist Eda Kurtuluş ile duygularımız ve duygusal beslenme üzerine konuştum. Kendisi, yeme ile duygularımız arasında nasıl bir bağ olduğunu, biz duygularımızı görmezden gelmeyi öğrendikçe, neden yemeye yöneldiğimizi, kendimize ne zaman duygusal yiyici diyebileceğimizi ve duygusal beslenmenin altında yatan nedenleri ve baş etme yollarını anlattı.

Ben, kendisiyle konuştuktan sonra kendi adıma şunu diyebilirim; yeme eylemiyle olan ilişkime daha gerçekçi bir yerden bakmaya başladım. Ne zaman gerçekten acıktığım için, ne zaman duygularımı, ihtiyaçlarımı görmezlikten gelmek için mutfağın yolunu tutuyorum.

Bunların farkına varmak, doğru bilgiye ulaşmak bana çok iyi geldi. Eski bildiklerimi rafa kaldırıp, yola yeni öğrendiklerim ile devam edeceğim. Bana olduğu gibi, size de de iyi gelmesini temenni ediyorum.

Duygusal beslenme nedir ?

En genel tanımıyla, kişinin hissetmekte zorlandığı duyguları yatıştırmak için yeme yolunu kullanmasına duygusal beslenme diyoruz. Literatürde, duygusal beslenme daha çok olumsuz duyguları kontrol etmek için yemek olarak geçer. Burada kast ettiğimiz, üzüntü, kaygı, mutsuzluk, başarısızlık, yetersizlik gibi tolere edilmesi güç olan duygu ve durumlardır.

Ben hiçbir duyguyu olumsuz olarak nitelemek istemem çünkü her duygunun bir işlevi olduğunu ve kişinin kendisini anlaması için tüm duygularını fark etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Duygusal yiyici olmak ne demek ?

Duygusal beslenmeyi hayatına alan kişiye duygusal yiyici diyebiliriz. Hayatında üzüntü, öfke, kaygı, hayal kırıklığı, mutsuzluk gibi duygularla  arası çok iyi olmayan, bu duygularla ne yapacağını bilmeyen ve bunları yatıştırma yolu olarak yemeyi kullanan kişiler duygusal yiyicilerdir. Örneğin kişinin her üzgün olduğunda kendini buzdolabının önünde bulması, ilk başarısızlığında tatlı ya da pizza siparişi vermesi, bu gibi durumlar için evinde abur cubur çekmecesi bulundurması, duygusal yiyici davranışlarıdır.

Kendimize ne zaman duygusal yiyici diyebiliriz ?

Kendimizi bir kere çok kötü hissettiğimizde pasta yemişizdir bu bir problem değil ama tüm duygularda hep aynı şey oluyorsa, her hayal kırıklığı yaşadığımda kendimi buzdolabının önünde buluyorsam, sevgilimle kavga ettiğimde sadece yiyerek sakinleşiyorsam, burada bu kişinin duygusal yemek ile ilgili sıkıntısı olabilir.

Bunu bir sefer yapıyor olmak problem değil ama bu sürekli oluyorsa buradaki sorunu görmezlikten gelmemek lazım.

Ne oluyor da biz duygusal yiyici oluyoruz ?

Bunun için, çocukluk dönemine bakmamız gerekiyor. İçine doğduğumuz ailede kabul edilen ve kabul edilmeyen duygular vardır. Bazı evler vardır ki, bazı duyguların yaşanmasına hiç izin verilmez. Örneğin, bazı evlerde sadece öfkeye yer verilir ama üzüntüye hiç yer yoktur ya da tam tersi üzüntüye yer vardır da öfkeye yer yoktur. Bazılarında sadece mutluluğa izin verilir. Tüm aile üyeleri her zaman her koşulda pozitif olmaya çalışıyordur. Bir ailede bazı duygular yokmuş gibi yapılıyorsa, o ailenin üyesi olan çocuk da bu duyguları görmemezlikten gelmeye başlar. Çocuk, duygusal olarak varlığını sürdürebilmek, ailesinde sevilmek ve onaylanmak için aile içindeki düzene uyar.

Örneğin, çocuk çok üzüldü, hayal kırıklığına uğradı ve ağladı. Ebeveynler, “Bunda üzülecek ne var?”, “Sen de çok zayıfsın, her şeye üzülüyorsun.” gibi cümlelerle çocukların davranışlarının duygusunun uygun olmadığını belirterek onları utandırırlar. Bu gibi durumlarda da çocuk bu davranışların  uygun olmadığını öğreniyor ve aile içindeki varlığını sürdürebilmek için bu duyguları hissetmemeye başlıyor.

Peki, hissettiğinde ne oluyor; çocuk kendini yatıştırabilmek ve duygularını bastırabilmek için yemeye başlıyor. Aslında, duygularını hissetmemek ve o evin içindeki varlığının kabul görebilmesi için yemeye sarılıyor.

Duygusal beslenme sadece zorlandığımız duygularda mı ortaya çıkıyor ?

Hayır, herkes için hissedilmesi güç olan duygular farklı olabilir. Duygusal beslenme korku, kaygı, öfke, stres gibi duygu ve durumlarla ne yapacaklarını bilemediklerinden dolayı yemeğe yönelmeleri diye tanımladık ama bazı insanlar mutlulukla ne yapacağını bilemezler. O yüzden de mutlu olduğunda, bu duygusuyla baş edebilmek için yiyor olabilir. Bundan dolayı da duyguları olumlu ya da olumsuz diye ayırt etmeden, kişinin tolere etmekte güçlük çektiği duygu demek daha doğru bir tanımlama olacaktır.

Duygusal açlıkla, fiziksel açlığı birbirinden nasıl ayırt edebiliriz ?

Fiziksel açlık bir anda ortaya çıkmaz, oluşması için belirli bir sürenin geçmesi gerekir. Fiziksel açlıkta tükettiğimiz gıdaların besin değeri yüksektir. Bu gıdaları yediğimiz zaman, karnımız doyar ve bundan dolayı kendimizi suçlu hissetmeyiz.

Duygusal açlık ise aniden ve kuvvetli bir şekilde gelir. Duygusal açlıkta insülin seviyemizi yükseltecek, karbonhidrat değeri yüksek hamur işleri, börekler, çörekler yeriz ve bunları yediğimiz için kendimizi suçlu hissederiz. Burada bir doymama ve tıkıştırır şekilde yeme hali vardır.

Bu noktada önemli ayırt ediciler, kişinin aniden yemek yeme isteği ve yedikten sonra kendisini suçlu hissetmesidir.

Duygusal beslenmeyle baş edebilmek için kendi kendimize yapabileceğimiz bir şey var mı ?

Önce fark edeceğiz. Her üzgün, kaygılı, stresli, mutsuz olduğumda yemek yiyorsam, her başarısız olduğumda abur cuburlara saldırıyorsam, bunlar bizim için sinyaldir. Bize baş etmekte zorlandığımız duygular ve durumlar olduğunu gösterir. Aslında bu da yardım almak için yeterlidir.

İnsan, duygusal beslenmeyle tek başına baş edemeyebilir. Bunun desteksiz yapılabilinecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kesinlikle bir profesyonelden destek alınması gerekiyor çünkü bir şeyi öğrenmek zaman alır ve onca zaman o duyguların yaşanmasına izin verilmediyse, o duyguları bir anda hissetmemek gerekiyor.  Çünkü o duygu kişiye çok büyük gelecek, tam da bu noktada o duyguyu beraber yaşayıp, küçültecek bir uzmana ihtiyaç var. O yüzden de destek almak ilk istediğimiz şeylerden biri ama kişi ben asla terapiste gitmem diyorsa, hayatımızda eşliğini çok sevdiğimiz arkadaşlarımız, ailemiz olabilir. Onlarla konuşmak, dertleşmek, bu duyguları ufak ufak paylaşmaya başlamak, duygularımızla tanışıklık açısından iyi olabilir.

Bu konuyu araştırırken duygusal yeme atakları geldiğinde odayı terk edin, kitap okuyun, çiçek sulayın gibi yönlendirmeler gördüm. Bunlar işe yarayan yöntemler midir, yoksa orda da bir saptırma mı vardır  ve biz bunları yaparak yine bir şeyleri görmezden mi gelmeye başlıyoruz?

Aslında evet bu bir saptırmadır. Ben bu durumu görmezlikten gelmek istiyorsam, kilo da almak istemiyorsam, o zaman kitap okumak, film izlemek, çiçek sulamak daha kabul edilebilir bir saptırma yöntemidir ve kişiye daha az zarar verir. Ama büyük çerçevede problemi çözmez.

Tabii ki arzu edilen o saptırmayı sürekli yapıp, hayattan doyum alabilmesini engelleyen bir şey olarak yaşaması değil, buraları ufak ufak fark edip sahip çıkmasıdır.

Problemi çözebilmek için neden kaçtığımızı, nerede zorlandığımızı fark etmemiz gerekiyor ki, onunla ilgili adım atıp, hayatımızı organize edebilelim. Bakıp, görüp, çözüm organize edersek, o zaman kalıcı bir çözüm ortaya çıkacaktır.

Elif Kurtuluş  

Eda Kurtuluş  

Podcast:

 

 

 

 

 

 

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.